Türkiye’de her 100 bin erkeğin 260’ının, her 100 bin kadının ise 180’inin kansere yakalandığını bildirdi.
Kadınlar, erkekler ve çocukların farklı kanser türlerine yakalandığını belirten, “Kadınlar obezite kaynaklı kanserlere, erkekler ise sigara kaynaklı kanserlere daha çok yakalanıyor. Yaşam tarzında yapılacak değişikliklerle ise bu kanserleri büyük ölçüde önlemek mümkün.” dedi.
Erkeklerde sıklıkla akciğer, prostat, kalın bağırsak, mesane (idrar torbası), mide, lenfoma, böbrek, gırtlak, tiroid ve beyin tümörleri görülürken, kadınlarda ise en sık meme, tiroid, kalın barsak, rahim, akciğer, mide, yumurtalık, lenfoma, beyin ve rahim ağzı kanserlerinin görüldüğüne işaret ederek, çocukluk çağında ise lösemi, beyin ve sinir tümörlerinin daha çok görüldüğüne dikkati çekti.
Türkiye’deki kanserlerin çoğunu önlenebilir kanserler oluşturduğunu vurgulayan, şöyle devam etti:
“Ülkemizde sıklıkla görülen kanserlerin çoğu sigara, obezite ve hareketsizlikle ilişkili kanserlerdir ve büyük bir kısmı yaşam tarzında gerekli değişiklikler yapılarak ve aşılamalarla önlenebilir. Sigarayla ilişkili kanserler yalnızca akciğer kanseriyle sınırlı değil. Erkeklerde ağız, mide, kolorektal, karaciğer, pankreas, larenks ve böbrek kanserleri de sigara kullanımıyla ilişkili. Sigara kadınlarda rahim ağzı, yumurtalık, böbrek, mesane ve kan kanseri riskini artırabiliyor. Sigarayla ilişkili kanserler daha çok erkeklerde görülürken, kadınlardaysa obeziteyle ilişkili özofagus, kolorektal, safrakesesi, pankreas, meme, uterus, yumurtalık ve böbrek kanserleri yaygın.”
Obezite Türk kadınının en büyük düşmanı
Obeziteden korunmanın mümkün olduğunun, yeme alışkanlıklarının değişmesi ve egzersiz ile obeziteye yakalanma riskinin ortadan kalkacağına değinerek, şu önerilerde bulundu:
“Kadınlarımızı daha hareketli bir yaşama ve sağlıklı beslenmeye teşvik ederek kilo kontrolü sağlarsak, erkeklerimizi de sigaradan ve alkolden uzak tutarsak ve bütün bu davranışları çocuklarımıza da aşılarsak, kanser türlerinin büyük bir kısmını önlemek mümkün olabilir. Ayrıca Türkiye’deki nüfus gitgide yaşlanıyor. En son nüfus sayımına göre Türkiye’de 65 yaş üstü kişilerin sayısı, toplum nüfusunun yüzde 8’ini aştı. Bu da artık daha yaşlı bir nüfusa doğru gittiğimizi gösteriyor. 2050’de bu oran yüzde 10’ları da aşacak ve o zaman kanser daha büyük bir problem haline gelecek. Bu nedenle Türkiye nüfusunun hızla yaşlandığını göz önüne alarak bu konuda hem bireysel hem toplumsal önlemler almak ve bunu bir devlet politikası haline getirmek gerekiyor.”
Türkiye’nin kanser tanı ve tedavisi açısından dünya standartlarının gerisinde olmadığına değinerek, bu kapsamda bilimsel çalışmaların önünün açılması ve kanser çalışmalarının desteklenmesi gerektiğini söyledi. Yenilikçi ilaçların keşfine ve Türkiye’de üretilmesiyle hastaların bu ilaçlara erişiminin daha kolay olabileceğini bildirdi.
Kanserle mücadelede pozitif yaklaşım çok önemli
İleri evrede de olsa kanserle baş etmenin en önemli faktörlerinden birisinin kanseri kabullenmek olduğu.
“Kanserle, ancak kanseri kabullenerek baş edebiliriz. Temennimiz kansere hiç yakalanmamak ancak bu mümkün olmadığında, normal yaşantımızı nasıl sürdürebileceğimizi ve bu hastalıktan nasıl en az etkilenir hale gelebileceğimizi düşünmeliyiz. Uzun süren kanser tedavisi sürecinde hayatı durdurmamak gerekir. Bu dönemde, psikolojik olarak güçlü olmak kansere karşı çok büyük bir silahtır. Dolayısıyla, bu konuda da toplumun eğitilmesi ve kanserli hastaların mutlaka psikolojik ve sosyal olarak desteklenmesi gerekiyor.”