Gökçek ŞifaSize Telefonunuz Kadar YakınızÜcretsiz Google Play'de
İNDİRX
Ev / Gökçek'ten / Gökcek Diyet

Gökcek Diyet

Gökçek Diyet

Gökçek Diyet: Evet ben diyete pek inanmıyordum, çünkü birçok yöntemi denememe ragmen 6-7 kg veriyodum ve sonra yeniden aynı kiloya ulaşıyordum. Yani kendi üzerimde yaptığım deneylerde bir netice elde edemedim. Bu nedenlede diyet yapmayı artık hiç düşünmüyordum. Takii Hasan beyin kayını ABD’den bir profösürün özel bir reçetesi ile 130 kg’dan 87 kg’a düştüğünü duydum ve orjinal reçeteyi öğrendim. Bu reçetenin 1000 yıllık eski bir Türk Reçetesi olduğunu bendeki dosyada görünce şaşırdım. Ben bu reçeteyi yıllardır biliyordum ama kulamayı pek düşünmemiştim, çünkü diğer reçetelerden netice alamayınca artık bu kadar deney yeter diye bunu denemekten vazgeçmiştim. Şimdi bu reçeteyi yeniden ADB’li profösür tedavide kulanınca yeniden ele aldım. Diyet reçetesini geliştirdim ve daha etkili bir forma geldi. Bu reçetenin ismi Gökçek Diyet‘dir ve ilaç değildir. Yıllarca çeşitli diyet yöntemlerini kendi üzerimde denedim. Bu nedenle Gökçek Diyeti 6 ay gibi kısa bir sürede geliştirmem mümkün oldu.Nişastalı besinler (ekmek, makarna, baliyat, tahıl vb) akşam geç saatlerde yenirse tam sindirilmez ve nişasta şekere dönüşür, şekerde yağa dönüştürülerek vücutta depolanır. Yani ha hayvansal ağır besinler, ha nişastalı besinler her ikiside kilo yapar. Bu nedenle akşam yemeği yerine yoğurt, meyve, sebze yenmesi veya sebze çorbası içilmesi doğru olur. Son zamanlarda sabahları çorba yerine börek, çörek, pasta yemek çok moda ve modern oldu. Sabah sabah yenen bu besinler mide ve bağırsakları yorar ve bağırsakların hareketlerini sınırlar. Çorba hoşunuza gitmiyorsa meyve veya sebze yiyin ama asla börek, çörek gibi ağır yiyeceker sabahları iyi değildir. Kanda fazladan bulunan gulukoz ileride kulanılmak için yağa dönüştürülerek depolanır. Bu nedenle et, peynir ve yumurta gibi hayvansal besin yemeyenlerden de şişman olurlar ve hatta hamurlu yiyeceleri çok sevenler, bakiliyat ve tahıl ürünleri daha şişman yapar, çünkü hayvansal besinler aynı zamanda proteinda içerirken nişastalı besinler hemen hemen yok denecek kadar protein içerirler.Bir Alman bayan ise yine hızlı zayıflamış kol-, baldır ve karın kasları aşırı sarkmıştı, sarkık kısmları amaliyatla aldılar, fakat yinede çirkinleşmesini önleyemediler. Yağlar erirken aynı zamanda curufun da erimesi için Gökçek İksir kulanmak şarttır, yoksa zayıflayacağım diye çirkinleşebilirsiniz. Bu nendele zayıflarken yağlar erir ve curfu erimezse kişide çirkinleşme olur. Gökçek İKSİRİ ile hem vücudunuzun dirençi düşmez, hemde zayıflarken çirkinleşme ve sarkma gibi problemler olmaz, çünkü vücudumuzun çöpcüsü olan lenf sistemini çalıştırır. Çöpcü çöpü toplarsa vücut’ta curuf problemi olmaz. Diyetten sonra yine eski beslenme tarzına dönülmemeli, diyet iki günlük iş değildir, hayat boyu dikkat edilmesiz gereken bir yaşam kuralıdır. ve Gökçek Kan çayı artı doğru beslenme ile 3 ay sonra 30 kg vererek eski kilosuna yeniden kavuştu. Doğru beslenemek şartı ile kısa sürede zayıflamak mümkündür ve aynı kiloda kalmak içinde doğu beslenemye devam etmek gerek. Diyetle bir kaç ayda zayıflarsınız, fakat beslenmenizi değiştirmezseniz yeniden kilo alabilirsiniz.

Kilosunu, yaşını ve boyunu sorduğum bayana kilolusunuz dedim. O da sizde kilolusunuz önce siz zayıflayın bakalım söylediğiniz gibi kolaymı dedi. Doğrusu bayana hak verdim. Daha önce et, peynir ve yumurta gibi hayvansal besinleri ve siyah çay, kahve, kola ve fanata gibi asidoza sebep olan içecekleri bırakmıştım, fakat bir tülü zayıflıyamıyordum. Yaptığım araştırmalarda nişastalı besinlerin şeker dönüştüğü ve şekerin ise vücutta yağa dönüşerek depolandığını görünce nişastalı ürünleride bıraktım. Ekmeksiz doyduğumu hisetmezdim ekmeği bıraktım. Yani bu yiyecek ve içecekler olmadan yaşıyamam zannerdim yaşandığını gördüm. Çok sebze ve az meyve yiyorum ve Gökçek İksiri alıyorum vede 15 günde 12 kg verdim, yani 15 sene sonra ilk dea 80 kg’ın altına indim. Gökçek Diyetin 1. haftası oldukca zordur ve 2. hafta’da biraz zor geçer ve 3. hafta vücut alışır ve çok az yemekle doyulduğu görülür. Bir zamanlar etsiz yemek olduğunda protosto eder ve yemek yemezdim. Akşamaları çay içmezsem başım ağrırdı. Şimdi hepsini terk ettim, demek ki istenince oluyormuş.

Balık ve meyve kilo yapmaz görüşü de yanlış bunu bizzat yaşadım. Fazla balık vede meyve de kiloya sebep olabiliyor. Un mamülerinideki nişasta çok kısa sürede şerkere dönüşür ve buda metabolik değişimlerle yağa çevrilerek vücut ta depolanırken, sebzelerdeki karbonhidratın şeker dönüşmesi zaman alır, çünlü karbonhidratlar vitamin, mineral, enzim ve ptoteinlarla bileşik olarak bulunur. Bu nedenle aşırı sebze yenebilir, fakat aşırı meyve yemek iyi değildir, çünkü meyve yüksek oranda şeker içerir ve buda kilo yapar.

Sebze ve meyve’deki glikoz (şeker); Mineral, vitamin, enzim ve diğer lifli maddelerle birleşik olduğundan hemen şeker dönüşmez. Bu nedenle bağırsak mantarları sebze ve meyvelerdeki şekerlerden istifade edemezler. Bağırsak mantarları tahıl ve bakliyattaki, özeliklede un mamülerindeki nişasta hemen çözülerek şeker dönüşür. Artı saf şeker içeren tatlı, çikolata vs yiyecekler, kola ve fanta gibi içeceklerdeki saf şeker mantarların ana besinidir. Bu nedenle 6-7 hafta sebze çok yenebilir, fakat meyve aşırı yenmemelidir.

Lenf sistemi: Lenf sistemi kan dolaşımı gibi doku ve hücrelerdeki artık maddeleri toplar, fakat lenf sisteminin bu trasport işlemi oldukca farklıdır. Kan dolaşımı atar ve toplar damarlardan oluşurken, lenf sistemi tek yönlü yol gibi sadece toplama işlemi yapar. Hücreler arasında kalan artık maddeleri lenf sistemi alarak ana lenf damarına (kanalına) ulaştırır, bu kanalda artık maddeleri (curuf) toplar damarlara verir.Lenf sistemine beyaz kan dolaşımıda denir. Lenf ssiteminin % 85’i bağırsaklardadır. Şehirlerin çöpünü belediye toplar, vücuddaki artı maddeleri (curuf) ise lenf sistemi hem toplar hemde miktopların yayılmasını önlemek için lenfositleri üretir. Kirlenen vücudu temizlemek için mutlaka Gökçek İksir, Gökçek Lenf çayı kulanmak ve diyet yapmak gerekir.

Sindirim salğılarının kalitesinin düşmesi nedeniyle hayvansal besinler sindirilmez ve kalın bağırsağa ulşan besin artıkları kokuşur ve buradaki zararlı (patalojik) bakterilerin azmasına (çoğalmasına) sebep olur. Böylece 6-7 hafta sebze ve meyve yiyerek faydalı bakterilerin artması vede zararlı bakterilerin yok olmasını sağlanır. Tabii Gökçek İksir ve Gökçek Tonik’i kulanmaka gerekir, tedavi sürecini hızlandırmak ve kalıcı iyileşmeyi sağlamak için. Bağırsak florası ancak ve ancak böyle optimal seviyeye ulaşır. Bağırsaklar 350 metrekare ve 100 katirilyon bakteri vardır ve bunlar sağlıklı bir bağırsakta % 99’u faydalı bakterilerdir.

Ne kadar kimyasal ilaç, özeliklede antibiyotik kulanılırsa bağırsak florası o kadar bozulur. Hastalıkların % 90’ı bağırsaklardaki bağırsak florasının bozulması, % 5′ mide rahatszılıkları vede % 5′ diğer organlardaki problemlerden kaynaklanır. Gastirt ve ülseri lahana ile tedavi etmek mümkündür, fakat bağırsak florasının tedavi edilmesi ancak ve ancak doğru beslenme ile mümkündür. Bağırsak mantarları sülük gibi bağırsak mukazasına yapışır ve dışarı atılamaz. Ben 17 sene alerji nedeniyle testler yaptırdım, mantar yok dendi, fakat belitileri bunu gösteriyordu. Geniş yazı aşağıdadır.

Akşama yemeği: Neden akşam saat 18’den sonra ağır yemekler yememeli, çünkü mide 18’de sonra çalışmasını minimuma (en düşük tempo) indirir. Ve böylece tam sindirilmeyen besinler bağırsaklara geçer ve oradada gerekli sindirim olmaz ve absorbe edilen besleyici meddeler tam hazmedilmemiş olduğundan yanarak enerjiye dönüşürken aşırı curuf (artık madde) oluşur ve bu curuf (artık madde) vücudun zayıf noktalarına depolanır. Böylece kilo vermek imkansız olur vede kişi sürekli kilo alır. Mide sabah saat 3’de çalışmaya başlar ve saat 7’de en yüksek çalışma temposuna ulaşır. Saat 13’e doğru çalışmasını yavaşlatır ve 18’den sonra çalışmasını minimuma indirir. Bağırsaklar saat 7’de normal çalışmaya başlar ve saat 13’de çalışma temposu maksimuma erişir ve saat 18’ye doğru temposunu azaltır vede saat 22’a doğru minimum derecede çalışır. Bu nedenle geç saatlerde yenen besinler hazmedilmez ve büyük problem yaratır.

Almanlar akşam yemeği yemezler: Almanların akşam yemeği yememesi benim çok tuafıma gidiyordu. Almanlar akşamları bir dilim ekmek, sebze çorbası veya bir meyve veya bir kase yoğurtla idare ederler. Bunu ben 30 yıl önce anlamamıştım, ama araştırdığımda bunun bir Osamanlı tarzı beslenme olduğunu gördüm. Atalarımız hep sünnete uymuş ve Atlas’dan (Fas) Alaska’ya kadar at koşturmuş. Nasıl at koşturmuş sağlıklı beslendiği ve sağlıklı yaşadığından, yani sünnete uyduğundan. Ne zaman sünnet’ten uzaklaşmış o zaman hantalaşmış beyin ve bileği çalışmaz olmuş ve küçülmüş küçülmüş vede küçülmüşüz. Artık büyümenin zamanı gelmiştir. Bu nedenle doğru beslenelim ve kafamızda bilğimizde çalışsın. Ben 26 yaşına kadar 57 kg geliyordum, sonra evlenince (1983) 67 kg’a, iki aylik askerlikten sonra (1989) 77 kg’a, 2000 yılında 87 kg’a ve 2003’de 90 kg’a çıktım.

Yanlış Beslenme: Neden bu kadar kilo aldım, tabii çok yanlış ve ağır beslenme nedeniyle. Tanıdıklarımdan 35-40 yaşlarındaki bazı insanaların kalp ve kandolaşımı problemi, damarların yağlanması (arterioskleroz) ve aşırı kilolar’dan öbür dünyaya göçmeye başladılar ve bu beni korkutu. Bu nedenle bir çok diyet yöntemi uyguladıysamda pek başarılı olmadım. Bende et, peynir ve yumurtayı bıraktım vede siyah çay kahve, kola ve fanta içmemeye başladım. Vede akşamları fıstık ve antep fıstığı yemeyi bıtaktım. Akşamları ise hayvansal besinler, hamurlu ve bakliyatgiller gibi ağır yiyecekler yerine çok az meyve, salata veya yoğut yedim veya sebze çorbası içtim. Ve bana ait olan Gökçek Diyetini geliştirdim ve iki hafta Gökçek Diyet ve Gökçek Kan çayı içtim vede 6 kg (06.12.06) verdim. Gökçek Diyet vücudun metabolik değişimlerini tetikler, yani arıtır ve aşırı yağlar yanarak erir ve böylece fazla kilolar atılır. Şişmanlık başta nefes darlığı, kolesterol, damar sertliği, kalp krizi, beyin kanaması, yüksek tansiyon, allerji, sindirim rahatsızlıkları, görme ve duyma anormalikleri, cinsel yetersizlik vb.. gibi rahatsızlıkların ana sebebidir.

Türk Misafirperverliği veya Türk İşkencesi: Aslında çok güzel örf, adet ve töre gibi görünsede bu abartı misfirperverlikten çıkıyor ve işkenceye dönüşüyor. Misafir gitiğiniz yerde veya size misafir geldğinde masanın üstü boş kalırsa ayıp olurmuş gibi, önce çay ve cerez, yemek vaktine karar zaman varsa kahvaltı gibi hafif aperatifler, yemekten sonra, tabii bu yemek zaten çok çeşitli ve ağır, evet yemekten sonra meyve ve meyveden sonra yine cerez, çay veya kahve faslı. Bütün bunlar normal olanıdır. Birde bazı misafirler ayağa kalkmadan yine açıktılar mı diye sorma ve ve hatta yatılıya gelen bazı misafirler yatmadan önce yine birşeyler atıştırıyorlar. Misafirlik misafirlik olmaktan çıkıyor, işkenceye dönüşlüyor ve bunu her ev sahibi yapamak zorunda, çünkü dedikodudan korkuyorlar. Bu kötü alışkanalık töre, adet veya misfirperverlik olamaz. Bu insanaları zehirlemektir. Bana kalırsa misafire yemek vermemek vermekten daha iyidir, misafirin ve tabii kendi sağlığınız için. Bir haftalığına Türkiyeye gidiyorum 6-7 kg alıp dönüyorum.

Yemek, yemek, yemek evet her sırsata yemek yemek için şartlar oluşturmak. Bayanlar akşamaları kadınların altın günü vs diyerek toplanmaları ve yine yemek, çay, kahve, cerez ve meyve faslı devam ediyor. Erkekler saatlerce kahvede kagıt veya okey oynadıktan sonra evlerini hatırlıyorlar ve eve gelince geç saatlerde çok ağır yemekleri tıkabasa atıştırmalar ve hareket etmeden yatıyorlar. Özeliklede Almanyada Türk kadınlarını görünce korkumdan onlara yol veriyorum, çünkü yürürken bir çarpsalar maşallah uçarsın. Çoğu bayan evlendikten sonra birde 2-3 çocuk yapınca kendilerine hiç dikkat etmiyorlar ve sürekli hamurlu, peynirli ve etli yiyeceklerle obez (aşırı şişman) olup çıkıyorlar. Bu nednelede çok boşanmalar oluyor. Adam bakıyor rus, taylantlı veya alman kadınları çıta gibiler, sonrada boşanıyorlar. Almanyadaki kadın sığınma evlerindeki kadınların çoğu Türk ve Faslı nerdeyse almanlardan fazlalar. Evet birde çok kötü adetlerden biride cenazeye başsağlığına gidenler, karınlarını doyurmayı düşünüyorlar ve yemek yemeden ayrılmıyorlar, bu ne kötü bir alışkanlık. Millet kendi yasınamı yansın, yoksa gelen vatandaşa yemek hazırlamak için koşuştursun?

Kalori: Yılardır duyarız işte büroda çalışan şu kadar, inşaata çalışan şu kadar kalori alması gerek, şu besinden şu kadar bu besinden bu kadar denir ve bizde inanırız. Almanyaya yeni geldiğimde inşaat mühendisliğini okumak istedim ve bir yıl bir inşaat firmasında staj yaptım. Burada çalışan alamanlar benden büyük ve kilolu idi. Ve hatta biri vardı adam 2 metre boyunda ve 100 kg ağırlığında. Hep birlikte kahvaltıya çıkınca onlar küçük 50 gramlık bir sandeviç ve içinde incecik kağıt gibi bir dilim peynir veya salam yiyorlardı ve kahve içiyorlardı. Bense 5-6 sandevic, domates, biber, salatalık, zeytin ve peynir yiyordum. Bende Türkler arasında öyle çok yemek yiyen biri sayılmazdım. Almanlar bana bakıp bugün sizin bayramınız mı var diyorlardı. Yani adamalar öyle alışmışlarki bir dilim ekmekle yetiniyorlardı. Evet staj yaptığım o günlerden bu günler kadar tam 28 yıl geçti. Gökçek Diyet aldıktan ve ağır akşam yemeğini bıraktıktan sonra az yemekle yaşamanın mümkün olduğunu gördüm. Ağır akşam yemeğini bıraktıktan sonra akşamaları bir kase yoğurt veya bir meyve veya bir tabak salata yiyince veya bir kase çorba içince midem küçüldü ve artık fazla yemek yemeden aynı tempo ile çalışıyorum vede daha dinçim. İşte şu kadarlık kilo kalori şundan ve bu kadarlık kilo kalori bundan yiyeceksin demek hikaye. Sindirim sistemeleri iyi çalışan insan az yemekle yetinir, ama sindirim sistemilerinde problem olan kişi ne kadar yese doymaz.

Günde 5-6 öğün yeme hikayeside doğru değildir. Bazı hastalara doktorlar az yemek yemeyi tavsiye edeceğine, gün alınan 3 öğünün 5-6 öğüne yayılmasını tavsiye edilmektedirler. Evet günde 3 defa ağır yemek yemek tabii doğru değil ve bunun yerine günlük 3 defa alınan öğünü, 5-6 öğüne yaymak iyi fikir gibi gözüksede iyi fikir değil. Günde 3 defa değil mümkünse 2,5 öğün almakatır, yani akşam yemeği yerine yoğurt, meyve, salata veya çorba gibi çok hafif bir menü iyi olur. Neden böyle bir beslenme gereklidir? Çünkü mide kahvaltıdan sonra bunun hazmetmek için 4-5 saat zamana ihtiyaç duyar ve öğle yemğinden sonrada yine 4-5 saatlik bir zaman dilimine ihtiyaç vardır. Ve çok hafif bir akşam öğününden sonra mümkünse birşey yememek gerekir. Zira mide bu saaten sonra en minimum çalışma temposuna girer ve yenilen besinler hazmedilmez mide büyür ve sarkar. Mide: mide asidi (HCL) ve sodyumhidrojenkarbonat (NaHCaO3)’ı salğılar asidi direkt besinlerin hazmı için mide mukazasına gönderirken, sodyumhidrojenkarbonatı pakreasa nakleder. Bu asit ve bazın kaliteli salğılanabilmesi için öğünler arasında 4-5 saat gibi bir zaman dilimi gerekir vede arada birşeyler atıştırmakta asit ve bazı kalitesinin düşmesine sebep olur. Asit ve bazın kalitesi düşünce besinlerin sindirilmsi problem olur. Bu nednele mümkünse günde 2 öğün en idealidir, şayet mümkün değilse 2,5 öğünde olabilir. Bu Alman tarzı beslenme gibi gözüksede değildir, çünkü bunlarda bu beslenmeyi Osmanlı’dan almış Osmanlı’da malum Kuran’a ve Peygamber Efendimizin sünnetine dayanayark bu beslenme tekniği geliştimişti. Eskiden beri İstanbul’da yaşayanlar sağlıklı beslenmeyi bilir. Avrupa hayranlığı ve bizden olmayan bujuvazinin Türk gibi değil Avrupalı gibi yaşaması diğer insanlarımızında bunlara özentisi nedeniyle milli değerlerimiz yok olmuştur. Mesala Atatürk’ün en sevdiği yemek kuru fasulye, bu gün hangi zengin kuru fasulye yerki.

(İbn-i Sina: Almanca yayınlanan tıp kitaplarda bile İbn-i Sinanın dünyanın gelmiş geçmiş en büyük hekimi olduğu vurgulanır. Fakat Türk ve müslüman olduğu gizlenmek için ona birde Avicenna ismini takmışlarki okuyanlar italyan sansınlar. İsviçreli Paracelsusu almanlar alman diye sahiplenirler. Paracelsus İbni Sinayı taklit etmiş ve bazı yöntemelerinide geliştirmiştir. Osmanlı Maturidilik’ten Eşariliğe geçince Üniversitelerde pers ve arap üleması söz sahibi olmuş ve buda bizim sonumuzu getirmiştir. Çünkü Kahire, Bağdat ve Kum’dan (Tahrana yakın bir şehir) gelen ülema islamı Türke göre değil araba ve farsa göre yorumlamış ve müsbet ilimler Medreseler’den kalkmıştır. Çöküşümüzün sebebini analayan ilk insan Atatürk olmuş ve yeniden Maturidiliğe geçişi başlatmış, fakat yerine geçen çözmez, Türk milletini batının kulu kölesi yapmıştır. İbni Sina ilmi kaynağından yani Kuran’dan ve Sünneten aldığından en büyük hekimdir. Paracelsus’da büyüktür, çünkü ustası büyüktür. İbni Sina gibi büyük bir hekim varken Hippokrat adına yemin etmek hattadır, tabii batılılar bunu yapıyorlarya bizimde aynısı yapmamız gerek)

Gökçek Diyet ve Gökçek Kan çayı ile zayıfladık, peki bu diyeti bırakınca yeniden kilo alırmıyız? diye sorular soruluyor. Diyet diyince bir kaç ay dikkat edeceksin sonra yine istediğin gibi yiyip içeceksin diye anlaşılıyor. Diyet ömür boyu sürecek bir beslenme şeklidir. Bir atasözü vardır: Kahvaltını Sultan gibi, öğle yemeğini Ağa gibi ve akşam yemeğini dilenci gibi yap buyurmuştur. Bu ne demek sabah istediğin gibi yiyebilirsin, öğle dikkat etmelisin ve akşam ise çok az yemelisin, ayni ilaç alır gibi. İşte o zaman kilo almazsın. Sindirim sisteminin çalışma temposuna göre kişi beslenirse bir çok hastalıktan kurtulur vede kolay kolay hastanmaz, bağışıklık ssitemi en ideal şekilde çalışır. Sindirim organları ile bağışıklık sisteminin ne ilgisi var diyecek olursanız. Evet çok ilgisi var, çünkü bağışıklık sisteminin % 85’i bağırsakalarda faliyet gösterir. Bağırsakalarınız sağlıklı ise vücudunuzda sağlıklıdır. Bağırsaklarınızda problem varsa burası bataklık gibi sürekli mikrop üretir ve diğer bir çok hastalığı tetikleyen merkez olur.

Gökçek Kan çayı: Hücreler, hücrearaları, dokular ve doku araları, organalar ve organ araları, eklemler vede özelikler bağ dokularında oluşan curufu atmada Gökçek Kan çayıda çok önmelidir. Bağ dokularını temizler, kemikleri güçledirir, damarlara elastizite kazandırır, yani kireçlenmeyi (yağlanmayı ) önler. Bilindiği gibi bir kişinin bünyesinin % 18’i bağ dokularından oluşur. Yani asında en büyük organ diyebiliriz. Fakat hepsi bir arada olmadığından her organ, doku, kemik, damar veya sinirin kendine has bir bağ dokusu vardır. Bu nednele bazı bağ dokuları oldukca sert iken, bazıları oldukca yumşak ve elastik olabilir. Bu bağ dokuları organları ve dokuları elastik tutmakla kalamaz orgara kanın giriş ve çıkışları vede artık maddelerin taşınmasıda bu bağ dokuları aracılığı ile olur. Bağdokularında curuf oluşması demek buraya yerleşen bakteri, virüs ve mantarların sürekli çoğalması vede toksik madde üretmesi demektir. İşte Gökçek İksiri veya Gökçek Diyetin yaptığı bu temizlik hareketini Gökçek Kan çayı destekler ve tedavi sürecinin kısalmasını sağlar.

Siyah çay ve kahvede bağırsak mukazasını kurutur, bu nedenle bağırsakalar vitemin, mineral, enzim, glukoz vb.., besleyici maddeyi değerlendiremez, çünkü besleyici maddeleri pompa gibi emerek alan visüler kanallar kurur ve görevini yapamaz. Kola ve fanta gibi içecekler aşırı oranda şeker içerir, bu şekerde bağırsak mantarlarının hızla çoğalıp yayılmasına vede kemiklerin erimesine sebep olur. Beyaz un mamüleri (yani kepeksiz undan yapılan ekmek, makarna vs…,) ise mineral ve vitamin içermediğinden bağırsak rahatszılıklarına vede vitamin yetersizliğine sebep olur. Gökçek Diyet ismi ile satışa sunduğumuz ürünümüz doğal vede hiçbir yan tesiri yoktur.

Dil üzerinde 5 çeşit tat alama alanları vardır ve bunlar acı, eşki, tatlı, tuzlu vede yağ tatı alma alanlarıdı. Bunlardan acı (mavi), eşki (yeşil), tuzlu (sarı ) ve tatlı (lila) tat alanlar hücreleri otomatik olarak aktiftir ve bu tatlarda olan besinleri aldığımızda hemen değerlendirme yaparlar ve besinin tadı konusunda bilgi sahibi oluruz. Fakat yağ tadını alan hücreler aktif değildir ve bu nedenle öreneğin zeytin yağlı yemek yediğnide özel ayrıca bir tat almazsınız bu tadı değerlendiren hücreler ancak ve ancak 40 gün süreyle zeytin yağını sade veya salata ile alırsanız aktif olur. Aksi halde aktif olmaz. 40 gün sonra zeytin yağlı besinler yiyince tamak tadına ulaşan kişi bu tür beslenmeden vaz geçmek istemez.

Peynir, et ve mamüleride kişide bağımlılık yapar uzun süre peynir ve et yiyen kişi peynir, et ve et mamüllerini bırakamaz. Sağlık problemeleri nedeniyle bıraktı diyelim o zamanda doymaz ve kendini sürekli aç hisseder ve haliyle aşırı yemek yeme hissi doğar. Peynir, et ve et mamülleri mide ve bağırsakalarda en uzun süre kalan besinlerdir ve kişiyi tok tutar. Oysa meyveler 20-60 dakika ve sebzeler 30-120 dakika midede kalır. Buda kişinin erken açıkmasına ve yediği besinler nedeniyle doymamasına sebep olur. Bu nedenle diyet yapan kişiler diyeti bıraktıktan sonra daha çok yemek yerler ve daha kilolu olurlar. Sindirim organlarının alışık olduğu hazım süresi kısalınca, boşalan mide kişide açlık duygusunu uyarır. Et, peynir, yumurta ve mamüllerine alternatif olacak ve midede uzun süre kalacak ve kişinin açlık duygusunu giderecek bir besin gerekir.

Salata: Bu besinde zeyinyağıdır. Midede normal olarak 30-120 dakika kalan çoban salatasına zeytin yağı katlırsa bu süre midede 3-4 saate ve bağırsaklarda 8-10 saate kalır ve kişinde açlık duygusu uzun bir süre görükmez. Ayrıca zeytin yağı olmadan yenen domatesteki likopen isimli bir çeşit B-Vitamini çok çok az değerlendirilir. Zeytin yağı ile ise tamamı değerlendirilir. Bu diğer sebzeler içinde geçerlidir. Her türlü salataya zeytin yağı, sirke ve limon suyu katılmalıdır. Yemeğe başlamadan önce salata yenmeli, sonra çorba içilmeli ve sonrada diğer yemekler yenmelidir. Neden çünkü önce salata yenirse bağırsakları çalıştırılır, hareketlendirir, tembeliği önler, bağırsak içindeki artık maddeleri dışarı atılmasını sağlar. Yemekten önce salata yenmesi ile bağırsaklarda ishal, kabızlık ve tembelik gibi durumlar olmaz vede bağırsaklarda iltihaplı ve ülserli rahatsızlıklar olmaz.

Peynir: Halkarasında peynirin kalsiyum için çok çok önemli olduğu söylenir ve hatta doktorlar kemik erimesine karşı bol bol peynir yenmesini tavsiye ederler. Ve bol peynir yenince kemiklerdeki kalsiyum oranının artacağı idddea edilir. Et ve peynir yiyince Hücrelerdeki metabolik değişimler sırasında aşırı asit oluşur, bu asidi atmak için aşırı kalsiyuma ihtiyaç duyulur. Ve böylece aşırı asitle birlikte kalsiyumda dışarı atılır. Yani peynir yiyince kalsiyum alınır ama alınandan çok daha fazlası, peynirin sebep olduğu asitlenme nedeniyle dışarı atılır. Vücudumuzdaki asit-baz dengesinin sürekli dengede olması gerekir asidin aşırı artması demek komaya girmek demektir ve sonu ölümdür, bu nedenle küçük beyin oksijen alımını yavaşlatır. Fakat asla peynir yenmemelidir.Peynir asala yenememelidir, çünkü iltihaplanmaya sebep olur. Peynirle ilgili üçüncü önemli tehlike ise Tyramin isimli bir madde içerir ve bu madde normal olarak monoaminooksidaz tarafından yok edilir. Depresyon ilaçıları Tranylcypromin içerir ve bu maddede monoaminooksidazı frenler. Böylece Peynirin içinde olan Tyramin vücutta yoğunlaşır ve buda yüksek tansiyona neden olur. Depresyon ilaçı alan hastaların bu nedenle kesinlike peynir yememeleri gerekir. Bu tyamin suçuk salam gibi besin maddelerindede bulunur. (NH 10.2000.6)

Oksijenin azalması yorğunluk, haksizlik, dermansızlık, güçsüzlük gibi problemlerin ortaya çıkması demektir. Vücudumuzdaki asit-baz dengesi sürekli dengede tutulur. ADB’de yapılan bir araştırmada hayvansal besinalanların idrarında yüksek oranda asit ve kalsiyum tesbit edilmiştir. Osteoporoz’un (kemik erimesi) sebebi kalsiyum yetersizlıği değil kalsiyum kayıbı olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenlede hayvansal besin alanların idrarında yüksek oranda asit ve kalsiyum tesbit edilmiş ve sebze ve meyve yiyenlerde ise daha az kalsiyum kayıbı olduğu görülmüştür. Böylece peynir yersen kemiklerin sağlamlaşır masalı sona ermiştir. (Wolfgang Spiller, Ehk. 10.2002.713)

Et, Peynir ve mamülleri sebep olduğu ikinci önmeli tehlike ise vücutta iltihaplanamaya sebep olmasıdır. Et ve Peynir kan ve dokularda asitlenmeye sebep olur ve asitli ortamada immün sistemi faliyetini azaltırken, çünkü yeterince oksijen alamazlar vede bakteri, virüs ve mantarlar daha hızklı çoğalmaya başlar. Kanın PH-değeri 7,4’dür ve bunun sürekli korunması gerekir. Et, Peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Et Peynir ve etmamülleri H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur, dermansızlaşır ve güçsüzleşir..

Et yemeklerinin hazırlanışıda çok önmelidir. Ekide et yemekleri genelikle sulu yemekler iken, bugün et yemekleri genelikle döner veya kebap şeklinde direk ateşte bişirilen etler oksitlenmekte ve oksitlenen et mide ve bağırsakalra zarar vermektedir. Bu nedenle eski usul haşlamalı etli yemekler daha az zararlıdır. Oksitlene etli yemekler ve peynir aşırı asitlenmeye sebep olur. Uyumakla yorğunluk geçmez, günde 10 saat uyusanız yine kendinizi yorğun hissedersiniz, çünkü et ve peynir vücuttaki asiti aşırı yükseltir ve bu asidin nötürleştirilerek asit-baz dengesinin normala dönmesi çok zaman alır. Ve oksijen asidi nötürleştirmek için harcandığından yorğunluk, halsizlik ve dermansızlık uzun sürer. Özeliklede akşamları et ve peynir yenirse bir gün sonra yorğunluktan kendinize gelmeniz çok zaman alır. Bu nedenle en fazla haftada iki gün et ve mamüleri yenmelidir.

Et: Yüksek tansiyon asıl nedeni aşırı hayvansal besin özeliklede et ve et manüleri tüketme sonucu bağırsaklarda ortaya çıkan ?Metihionin? aminoasidinin B6,B12- vitaminleri tarafindan elimine edilememesi neticesinde ortaya çıkan ?Homocystein?dır. Homocystein LDL-Kolesterolunu (zararlı Kolesterol) oksitlemesi sonucu. LDL-Kolesterolu makrofajlar (bakterileri yiyerk yok eden savunma hücreleri) tarafindan yabanci madde (zararli bakteri veya virus) diye alğılanmasına sebep olur. Makrofaj LDL-Kolesterolunu yiyerek yok etmeye çalışır ve böylece süngerimsi artık maddeler oluşur ve bunlarda damarların iç yüzeyine yığılarak damar sertliğine neden olurlar. Damar sertliği başta beyin kanaması, kalp krizi ve kalın bağırsak kanseri gibi çeşitli hastalıklara sebep olur.

Beyaz Un: Karbonhidratlı besinlerde sağlığa zararlıdır vede şişmanlığa neden olurlar. Burada yağlı besinleri anladıkta karbonhidratlı besinler neden şişmanlığa sebep oluyor diye bir soru akla gelebilir. Karbonhidratlı besinler deyince lifli (sebzeler meyveler) besinler değil, nişastalı besinleri özeliklede kepeksiz un’dan yapılan yiyecekleri kastetmeteyiz. Nişasta bir polisakkarid olup bağırsaklarda disakkaride ve kanda glükoza dönüştürülür. İnsan vücudu gulkozu yağa çevirebilmektedir, bunlarsa ekmek, makarna, şeker, tatlılar ve diğer tahıl ürünlerininde oldukca bol vardır.

Protein ve yağın ayrışması zaman alır ve böylece pankreasa zamn kazandırılır, yeterince insulin salğılaması için. Kepekli ekmekteki nişastanının şeker dönüşmesi zaman alır çünkü vitaminler, minerller ve lifli maddelerin ayrışması gerek. Bu nedenle kepekli ekmek yiyenlerin şeker hastalığına yakalanma ve şişmanlama rizki beyaz ekmek yiyenler göre daha azdır. Akşamaları yenen hamurlu yiyecekler, bakliyet ve tahıl ürünleri tam sindirilmediğinden sindirim problemelerine sebep olur. Bu nedenle akşamları sebze, meyve ve yoğurt gibi hafif yiyecekelr tercih edilmelidir. Almanyaya geldiğimde Almanların sulu sıcak akşama yemediklerini gördüm ve şaşırdım, fakat ardan geçen zaman içinde çok doğru beslendiklerini gödüm. Gerçi bunlardan önce bizim Osmanlı akşmaları asla ağır yemek yememiş. Yani almanalardan biz bir şey alıyoruz ama aslında o aldığımız değerin aslıda biz aittir.

Beyaz Şeker: Şekerin kulanılması ise çok yenidir. Şekerin doğalı, yani birleşiminde vitamin mineral ve enzim içerdiğinden zararı pek yoktur. Örenğin eskiden kulanılan Turhal şekeri veya esmer şeker normaldir. Eskiden tatlandırıcı olarak bal ve pekmez kulanılırdı. Şeker pancarından elde edilen şeker ilk zamanlar doğal iken sürekli yeni metotların geliştirilmesi ile şimdi beyaz şeker hiç vitamin mineral, enzim ve amino asit içermez ve en önemli kısmı hayvan yemi yapımında kulanılır. Buda kandaki şekerin aniden yükelmesine sebep olur, çünkü vitamin, mineral, enzim, ve amino asit içermediğinden hızlı geçiş olur. Şeker kanda yükselirken bu şekeri hücreye taşıyacak olan insulini yeterince salğılanaması nedeniyle zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabilir.

Bu nedenle doğal şeker kulanılmalıdır. Dünyada en sağlıksız beslenen millet malesef Türk Milletidir. 84 milletten insanın çalıştığı havaalanında bir firmada çalışıyorum. Asyalılar pirinç, deniz ürünleri, sebze ve meyve, Avrupalılar patates, laahna, meyve, sebze ve hayvansal ürünler, Afrikalılar sebze, meyve, tahıl ağrılılı beslenirken. Dünyada sadece Türklerin varlıklı olanları hastalık derecesinde hayvansal besinlerden: et, peynir, yumurta ve kepeksiz un mamülleri (kepeksiz unda mineral, vitamin, enzim bulunmaz ve kişinin bağırsaklarına yapışır, geniş bilgi için buğdaya bak) vede alkol, fanta ve kola türketiyorlar.

Buda bile bile ölüme koşmaktır. Avrupadaki Türkler özelikle çok sağlıksız besleniyor ve sürekli hayvansal besin tüketiyorlar. Türk Milletinin geleceği bu gidişle pek parlak değil. Osmanılı yani dedelerimiz akşamları hayvansal besin yemezlerdi ve en fazla haftada 2 defa et yerlerdi, çok yüksek bir beslenme kültürüne sahiptiler. Hiç et yememekte iyi değil çünkü et hücre yenilenmesinde çok önmeli rol oynar. Yani sünnette uyarlardı. İslam’dan uzaklaşan bizler, batıya yaklaştıkca ilkeleştik.

Almanyada alkol nedeniyle kısırlaşma 50 yıl öncesine göre % 50 armıştır ve Almanyada 100 yakın sperm bankası var. Yani çocuk sahibi olmak isteyen tanımadığı bir erkeğin sperması ile hamile kalıyor. Bizde koskoca devlet adamlar sanki çok üyük bir marifetmiş gibi her vesilede ellerinde bir kadeh tokuştur babam tokuştur. Bu devlet adamları bizim bilmediğimiz gizli güçleremi hizmet ediyorlar. Ben 28 senedir Almanyadayım devlet adamları mümkün oldukca kadehlerle ve sigara ile medyanın önüne çıkmamaya çalışırlar, yani kötü örenk olmazlar.

1-) İsmail bey bana gelerek doktorunun bağırsaklarının aşırı yağlandığını ve kolesterolunun yükseldiğini doktorunun et ve et mamülleri yememesini söylediğini söyledi. Ve bende mucizevi bir ilaç istedi. Bende ona mucize yok et, peynir, yumurta ve mamüllerini yemiyeceksin ve Gökçek İksiri kulanacaksın dedim. Bana et’ten vazgeçemem, atın ölümü arpadan olsun dedi. Ve İsmail bey 6 ay sonra 41 öldü ve geride 4 gözü yaşlı çocuk bıraktı.

2-) Hakan beyle ne zaman konuşsam yemeden içmeden bahsediyor ve şurada piknik yapalım, şuranın kuzusu iyi buranın tavuğu iyi diyordu. Yani vatandaşla sağlıklı bir konuşma mümkün değildi. Oda bizim konuşmamızdan rahatsız oluyor ve siizn işinizde vatan, millet, sakarya diyordu. Ve bu tanıdık 44 yaşında kalp krizinden öldü ve geride üç çocuk bıraktı.

3-) Selami beyle ne zaman sohbet etsek yaptığı seyahatlerden ve yediği yemeklerden, özeliklede etli yemeklerden bahsediyordu. Beyin kanaması geçirdi, beyin amaliyatından sonra 3 ay hastanede kaldı ve 1 yılda çalışamadı, şimdi halla sağlıklı sayılmaz ve arada bir yine istirahatte ayrılıyor.

4-) Hasan abi boğazına pek düşkün bir insan oda hayvansal besinlerden, sucuk, salam ve peyniri çok seviyor. Kalp krizi geçirdi, baypas oldu. Aylarca hasatanede kaldı şimdide eski sağlığına kavuşmadığından arada bir işe gidiyor ve çoğunlukla istirahatte.

5-) Mehmet Efendi 40 yaşında ve aktif spor yapan bir şahıstı ama kalp krizinden vefat etti, sebebi aşırı hayvansal besin. Allah rahmet etsin

İçecekler: Beslenme deyince akla genelikle yiyecekler gelir oysa içeceklerde çok çok önemlidir, çünkü içecekler bütün sindirim sistemini altüst edebilir. Siyah çaydan uzun süre ve aşırı miktarda içilirse bağırsakları kurutur ve sindirimini bozar geniş bilgi için çaya bak. Kahvede aynı şekilde uzun süre ve aşırı miktarda içildiğinde başta gastrit olmak üzere birçok rahatsızlığa neden olabilir geniş bilgi için kahveye bak.

Asitli içecekler (Cola, Fanta) ise kanın ve dokuları asit-baz dengesini bozarak asidoza sebep olur vede içerdikler asırı miktardakı şeker nedeniyle kemikleri erıtırve sindirimi zayıflatırla (Geniş bilgi için kola ve asidosa bak).Doktorlarin çoğu çok su içilmesini tavsiye ederler, oysa fazla su içilince böbrekler vücuttaki fazla sıvıyı atmak için böbrek hücrelerindeki (nefro, nephron) tübüler kanaları genişler ve idrarla birlikte aşır miktarda vitamin, mineral, glukoz ve protein gibi önemli maddelerde dışarı atılır.
Azalan bu madderini yeniden temini için mide hücreleri (sensorlar, sensory) beyine açlık duygusunu uyarıcı sinyaller gönderir. Böylece kişi aşırı yemek yemeye başlar, aşırı yemek yiyen kişide sağlıklı sindirim olmadığından vücudunda aşırı miktarda cüruf (besi madderinin parçalanarak molekülere ayrılması sonucu ortaza çıkan artık maddeler) meydana gelir. Cürufun atılması kişide aşırı yorğunluk, dermansızlık ve bitkinliğe sebep olur. Yani çok içmek çok yemeğe ve çok yemekde çok uyumaya sebep olur, neticede kişide dermansızlık, halsizlik ve bitkinlik hasıl olur. Tabiki özelikle yaz aylarında hararete karşı fazla su içilmesi gerekir, günde 2-3 litre saf ve sade su gerekebilir. Asitli sularda zararlıdır, çünkü vücudun asit-baz denğesini bozar.

Gökçek Diyet Kuralları kişinin zayıf, normal ve obez olamasına göre 3 çeşit diyet yöntemi vardır.
1-) Kilolu olup zayıflamak isteyenlerin uyması gereken kurallar: Gökçek Diyet Kuralları 1
2-) Kilosundan memun olup ta vücudnundaki curuf ve toksik maddeleri atmak isteyenlerin uyması gereken kurallar: Gökçek Diyet Kuralları2
3-) Aşırı zayıf olanların dikkat etmesi gereken kurallar: Gökçek Diyet Kuralları3

Gökçek Diyet Kuralları 1: Kilolu ve hastalıklı kişilerin dikkat etmesi gereken kurallar. Obez ve hastalıklı kişilerde genelikle mide ve bağırsak problemleri olur. Bağırsaklar besinlerdeki mineral, vitamin ve enzimleri değerlendiremediğinde kişi sürekli fazla yemek zorunda kalır ve kilo alır vede hastalıklar sürekli çoğalır azalmaz. Bu tür rahatsızlıklar’da Gökçek İksir ve Gökçek Tonik kullanmaları gerekir.
1-) Peynir asla yenememeli, çünkü asidoza sebep olur. Asidozu nötürleştirmk için aşırı mineraller harcanır ve curuf oluşur ve vücudun zayıf noktasına depolanır. Her kişinin bünyesinde değşik noktalarında zayıf dokular vardır. Bu nedenle curuf kişiden kişiye değişik noktalarda yoğunlaşır ve bu curuf içine mikroplar yerleşerek toksik maddeler üretirler. Curuf nedeniyle kişide vitemin, minerla, enzim ve protein eksikliği oluşur ve bağışıklık sistemi zayıfladığından mikroplar azar, çünkü curuf içindeki mikroplara bağışıklık sistemi etki edemez.

2-) Et ve et mamüleri de aisoza sebep olur, özeliklede et artıklarından yapılan ve aşırı kimyasal katkı maddeleri içeren sucuk, salamve sosis iyi değildir, diyet süresince hayvansal ürün yememek gerek. Diyet’ten sonrada sade ve temiz et haftada bir defa yenebilir.

3-) Bakliyat, tahil ve özelikle un mamüleri (ekmek, makarna, mantı, pasta, çikolata vs) hemen hemen nişastadan oluşur, yani nişasta polisakkarid demektir. Poli sakkarid parçalandığında disakkarid ortaya çıkar ve disakkarid de parçalanınca Glikoz ortaya çıkar. Glikoz bildiğimiz şekerdir. Kandaki fazla şeker yağa dönüştürülerek depolanır. Yani ha et yemeşsiniz ha ekmek her ikiside yağalanmaya şişmanlığa sebep olur.

4-) Akşam altıdan sonra yenen yemek sindirilmez, midede ve bağırsaklarda uzun süre kalır mide ve bağırsaklar genişler,sarkar vede deforme olur.. Mide ve bağırsaklar çalışma temposunu bu saat’ten sonra minimum seviyeye indirir. Bu nednele mecbur kalırsanız yoğurt veya meyve yiyebilirsiniz.

5-) Salataya mutlaka zeytinyağı, sirke ve limonsuyu katımlalıdır ve meyveler yemekten önce yenmeli, böylece bağırsakların peristalik harelketi forma girer. Kabızlık, ishal ve hazımsızlık görülmez. Zeytin yağı katılmadan yenen salata kısa sürede mide ve bağırsakalarda kalır ve dışarı atılır, zeytin yağlı sakata uzun süre mide ve bağırsakalarda kalır ve kişiye doymuşluk hissi verir. Et ve peynir yiyenler bu nedenle kendilerini domyamış hissederler.

6-) Çok yavaş yemek yemeli böylece dilcik çevresin de bir kas oluşur, ve besinler tam hazemdilmeden bu kas tarafından bırakılmaz, artı besinlere ağız tükrüğün’den yeterince PHYTİN ismi ile anılan asit karışır ve buda besinlerdeki mineral ve vitaminlerin değerlendirilmesinde rol oynar.

7-) Siyah çay ve kahve bağırsakları kurutur ve mideyi tahrişeder. Bu nedenle çok kolay gastrite yakalanma rizikosu ve bağırsaklar’da da kuruma nedeniyle pompa gibi çalışan vilüs kanaları foksiyonlarını yerine getiremez ve kişide vitamin, mineral ve enzim yetersizliği görülür.

😎 Tatlılar özeliklede kola ve fanta gibi içeceklerde aşırı şeker bulunması nedeniyle bağırsaklar’da mantarlar azar. Mantarlar zehirli alkoller, zehirli gazlar ve biyojen aminler (örenğin histamin) üretir ve bu da allerji, kemik erimesi, deri hastalıkları sindirim rahatszılıkları, depresyon vs gibi hastalıklara sebep olurlar.

9-) Yani bol sebze ve az meyve yerseniz hızlı zayıflarsınız, hızlı zayıflama sırasında deri, kas ve dokulardaki curuf atılmaz. Bu nedenle zayıflayan kişinin güzelği bozulur ve çirkinleşir. Tanıdğım bir bayan çok kısa sürede zayıflamıştı fakat çok çirkinleşmişti derileri, kasları sarkmış güzü buruşmuştu. Ben arkadaşın hanımını böyle görünce adeta hayalet görmüş gibi oldum.

Gökçek Diyet Kuralları 2:
Kilosun’dan memun olupta vücudun’daki curuf ve toksik maddeler’den arınamk isteyenler için uygun bir yöntemdir, bunun için Gökçek İksir artı Gökçek Kan çayı uygun olur.
1-) Sade temiz et haftada 1-2 defa yenebilir. Sucuk,salam ve sosis et artıkları ve kimyasal katkı maddeleri içerdiğinden iyi değildir.
2-) Peynir asla yemememlidir çünkü asitlenemeye sebep olur ve asit iltihapları azdırır.
3-) Siyah çay ve kahve bağırsakları kurutur, ileride mineral, vitamin ve enzim yetersizliği demektir.
4-) Aşırı tatlı yemek ve özeliklede kola, fanta gibi aşırı şekerli içecekler bağırsak mantarlarını azdırır ve kemik erimesine sebep olur.

Gökçek Diyet Kuralları 3:
Aşırı zayıflık nedneniyle halsiz dermansız ve halsiz olanların genelikle mide ve bağırsak problemleri vardır, bunuda Gökçek İksiri artı Gökçek İştah çayı ile tedavi etmek mümkündür.
1-) Asla peynir yenmemeli asidoza sebep olur.
2-) Sade ve temiz et yene bilir, sucuk, salam ve sosis iyi değildir.
3-) Siyah çay, kahve bağırskaları kurutur iyi değildir.
4-) Aşırı tatlı yiyecekler ve kola fanta gibi içecekler bağırsak mantarını azdırı ve kemik erimesine sebep olur.

Gökçek Diyet: DS, SL, MY, AK ve KK gibi şifalı bitkilerden oluşur. Gökçek Diyet curuf çözücü ve bağışıklı sistemini güçlendiricidir. Bu dört bitki DS, SL, MY, AK ve KK antiviral (virüsleri öldürücü, yokedici), antibakteril (bakterileri öldürücü) ve antimikotik (mantarları öldürücü, yokedici) özeliklere sahip bir şifalı bitkilerdir. Bu şifalı bitkilerin ortak özeliği kolesterol, lipid ve trigliserid gibi yağları eritici vücudu temizleyici ve zayıflatıcı özeliklere sahiptir. Gökçek Diyet diğer diyet ürünlerinden farklı olarak doğal ve yanetkisi yoktur. Kişi uzun süre alabilir, herhangi bir problem olmaz. Gökçek Diyetinin bir çok özeliği Gökçek İksire benzer, farkı zayıflatıcı olmasıdır.

Gökçek Diyet: Bizim diyet şeklimiz diğerlerinden farklıdır. Gökçek Diyete Peynir asla yenmemelidir, çünkü asitlenmeye sebep olur. Asidoz nedeniylede vücuttaki mineraller asidi nötürleştirmek için kulanıldığından kişide mineral yetersizliği görülür. Tabiiki mireralyetersizliği kişde bir çok problemin ortaya çıkmasına sebep olur. Ve bunların başında asidi nötürleştirmek için harcanana oksijen kişide dermansızlık, halsizlik ve yorğunluğa sebep olur. Aşırı kalsiyum harcandığından kemik erimesine sebep olur. Bu nedenle peynir asla yenmemelidir. Et ve et mamüleride peynir kadar olmasada asidoza sebep olur bu nedenle haftada en çok 2 defa et ve et mamülü yenmelidir. (Hastaların 5-6 ay et ve et mamüleri yememeleri gerekir, vücuttaki asidin atılabililmesi için)

Aşırı Kilolar: Sevil hanım hamilelikten önce 55 kg geliyordu. Doğumdan sonra 85 kg’a çıkmıştı. Bir çok diyet metodu denemesine rağmen bir netice elde edememişti. Bana yardımcı olup olmıyacağımı sordu. Bende ona Gökçek Diyetle birlikte beslenmesinide değiştirirse başarılı olabileceğini söyledim. Akşamları saat 18’den sonra et, peynir, yumurta, ekmek, tatlı, bakliyatgiler ve hamurlu yiyecekler yememesini ve bu saat’ten sonra sebze, meyve veya yoğurt yemesini ve günde 3 defa 30 ml Gökçek Diyet almasını söyledim. Sevil hanım Gökçek Diyet

Yiyecekler: Imami Buhari:
1-) “Sofradan ekmek eksik etmemek gerekir” buyurmuştur ve Peygamber efendimizde elenmiş undan yapılan ekmeği yememiştir. Kepekli undan yapılan ekmek ise B1, B2, B3, E-Vitaminleri ve ß-Karotin (Provitamin A) vitaminleri ile, bakır, mangen, magnesiyum, fosfat, demir ve çinko içerir. Lifli besineler (kepekli un, keten, yulaf ezmesi (yulafa bak), meyve ve sebze) safra asidini kendine bağlar ve böylece safra dışkı ile dışarı atılır. Eksilen safrayı karşılamak için kandaki kolesterol karaciğere taşınır ve safra asidi yapımında kulanılır. Böylece kanadaki kolesterol azalır. Lifli besinler kalın bağırsakalrda bakteriler tarafından küçük zincirli yağasitlerine bölünür. Bu küçük zincirli yağasitleri (asetat, propionat ve butirat) kolesterolun oluşmasını önle. Buda kolesterolun kandaki seviyesini düşürürür. Kandaki yağın azalması ve sertliğin önlenmesi ile hücrelere gerekli olan besleyici maddeler taşınır ve böylece kişinin enerjisi artar ve sağlığına kavuşur. Oysa günümüzde beyaz undan yapılan ekmek ve makarnada ne vitaminler nede minaraller mevcuttur. O halde Türkler avitaminoz (vitaminyetersizligi) ve mineralyetersizligi ve proteinyetersizligi çeken bir milletir (geniş bilgi buğdaya bak). Almanyada 272 çeşit ekmektürü üretilmektedir ve bunun büyük çoğulğunuda kepekli ekmekler oluşturur. O halde kepekliun mamuleri özeliklede kepekli ekmek yemek şartır.

Hz. Ali:
2-) “Kim 40 gün et yemez ise ahlakı kötüleşir (huysuz olur), kim de hiç ara vermeden 40 gün et yerse kalbi kararır” buyurmuştur. Neden derseniz kolesterolu hayvansal besinlerden alırız. Birçok hormonun anamaddesini kolesterol oluşturur ve bu kolesterolün azalması kişide hormon denğelerinin bozulmasına neden olur vede aşırı et yiyincede kişide dermansızlık, halsizlik, yağlanma, damartsertliği vb. rahatsizliklara ortaya çıkar. (genis bilgi için Hastalıklarda Bağırsakflorasına bak)

ABD’li A.Flecher 1890’da yakalandığı hastalıkları tibbi ilaclarla vede tıbbı tedavilerle iyileşemez, ve tekerlekli sandelyeye mahkum olur, ailesi onu terkeder, işinden olur. Bir tanıdığı yavas ye, her lokmayi 50 defa çiğne o zaman zaten fazla yiyemesin ve erken doyarsın, yediklerini hazmedersin der. Oda bunu tatbik eder. A. Flecher 6 ay sonra tekerlekli sandelyeden kurtulur, bir yil sonrada işine geri döner ve ailesi ile barışarak yeniden evlenir. Hertülü hastalığın sebebi hızlı yemek, çok yemek vede aşırı hayvansal besin tüketmektir. Bunlar Bağırsakflorasını bozar.

Bozulan dengeler nedeniyle faydalı bakteriler azalır, zararlı bakteriler, tehlikeli mantarlar ve viruslar devreye girer ve beklenmedik hastalıklar ortaya çıkar. (Geniş bilgi için Hastalıklarda Bağırsakflorasına ve Mantarlara bak). Hayvansalbesinlerin, özeliklede et ve et manüllerinin haftada en fazla iki defa tüketilmesi gerekir. Oysa Türk mutfağında etsiz yemek bulmak adeta imkansızdır. Antalyaya izine gittiğimde etsiz yemek sorunca, garsonlar şöyle garipca bakıyorlar. Oysa hem avrupada hemde asyada etsiz yemek gayet normaldir. Yemek ve kahvaltıdan önce iki bardak su içmekte kişide erken doymuşluk hisis uyandırır ve aşırı yemek yemesini önler.

Cafer es-Sadik (RH):
3-) “Kim malının ve evladının çok olmasını isterse , sebze yemeye devam etsin” der. Neden çünkü sebzeler; vıtaminler, mineraller vede liflimaddeler içerir. Liflimaddeler selüloz türü maddeler olup bunlar; bir bağırsaklardaki faydalı bakterilerin besinidir, iki liflibesinler bağırsak perstaliğini (motorik hareketler) harakete geçirir ve böylece bağırsak içeriğinin bağırsaklardaki transit süreci hızlanır ve kişi zamaninda defi hacetini yapar. Zamanında yapılmayan defi hacet bağırsaklarda kokuşmaya sebep olur. Buda bağırsaklardaki patojen ( hastalık yapıc&#305 bakterlerin ve mantarların azması demektir. Bu nedenle bağırsakları çalıştıran sebzeler beslenme için çok önemlidir.

4-) Peygamberimiz “Ey Ali yemeğine tuzla başla çünkü içinde cüzzam, frengi, karınağrısı, ruhsal ve sinirsel hastalıklarından bulunduğu 70 hastalığı iyileştirir” buyurmuştur. Neden çünkü tuz kimyasal olarak Soydumklorid adı ile anılan tuzu alınca ortaya (2 NaCl+H2O+2NaOH+HCl+1/2Cl2) çok sert bir asit, çok sert bir bazik madde ve klor gazı ortaya çıkar.

a-) Mideasidi de tuzasidi (tuz ruhu, HCl) olup, buda Mideasidinin kalitesini artırır.
b-) Sodyum özeliklede böbrekler için çok hayati öneme sahiptir.
c-) Klor gazi ise eskiden Ankaranın suyu sürekli klorlanırdı, çünkü klor zararli bakterileri yokeder.
d-) Tuzsuyu çeker derler doğrudur. Beynin çalışmasında bu tuza çok bağlıdır.
e-) Tuzun tansiyonu yükseltiğine dair söylentiler ise Bonn universitesi tarafindan yapılan bir araştırmalarla yalanlanmıştır.

Tansiyonun asıl sebebi aşırı hayvansal besinler ve hamurlu yiyecekler, özeliklede beyaz un mamuleri, et, peynir ve yumurtayı sayabiliriz. Beyaz un vitamin ve mineral içermez ve bağırsaklarda disakkaride dönüştürülen nişasta kanda glikoza (glükoza) dönüştürülür ve şayet enerjiye dönüşmüyecek kadar çoksa yağa dönüştürülerek depolanır. Bu nedenle hamurlu besinlerde et gibi şişmalığa sebep olur. Tuz ile ilgili geniş bilgi için Tuz Masalına bak.

Şişman kişiler uyuynca rahat uyuyamaz çünkü organları sıkışır özeliklede böbrekler, akçiğerler,mesane ve sindirim organları sıkışır. Böylece akşamları çok yemek yiyincede, horlama, ağızdan su akması, kötü rüyalar görerek rahatsız olma ve dinlenmeden tekrar uyanma gibi durumlar ortaya çıkar. Bundan yıllar önce ev doktoruna gittim ve kanımdaki HOMOCYSTEIN oranın tesbitedilmesini ricaettim. Doktor böyle birşeyden haberinin olmadığını ve ilk defa duyduğunu söyledi ve yanında çalışan hemşirelere sordu onlarda bizde bilmiyoruz dediler. Sizde merak edip sorarsanız zannederim aynı şekilde tuaf karşılanırsınz.

Günümüzde beslenme ve sağlıklı yaşamada gayri müslimer sanki sünete uyuyorlarmışda müslüman olduğunu iddia eden bizlerse gayri müslimler gibi yaşıyoruz. Kilolu papazı çok zor görürsünüz, ama TV?lerdeki mevlit kandilerine bir bakın buradaki hocalar ve mevlithanlar sanki sumo güreşcisi gibiler, bunların ayet ve hadisten haberdar olmadıklarına inanmak isterdim. Avrupadaki Türkler için gelen dinadamalarının dinadına yaptıkları pek birşey yok, varsa yoksa yemek, içmek ve gezmek, sanki buraya tatile gelmişler. Bir Hocalar Papazların günlük çalışmasının % 10’nu bile yapmıyorlar. Sonrada yeni yetişen nesil Almanlaşıyor, Fransızlaşıyor, İngilizleşiyor vs, diye edişeleniyoruz. Peygamber efendimiz ?Allahin en nefret ettiği kişiler; çok uyuyan, çok yiyen ve çok içen kimselerdir? buyurmuştur. Bunuda en çok hacı, hoca diye anılan insanlarda görmekteyiz. Gerçek dinadamıda var mı? Evet var ama sadece % 1 belki.

Sağlıklı kalabilmenin ve sağlıklı yaşayabilmenin en önemli faktörü kılcal kandolaşımıdır, çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim vb., besleyici maddenin hücrelere ulaşması vede mikroplarla mücadele eden maktofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır. Gökçek Iksiri ile tedavi olmak mümkündür. Fakat doğru beslenmek şarttır.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur. Siyah çay ve kahve içilmemeli, çünkü mide ve bağırsakları tahrişeder. Böylece vitaminler, mineraller, aminoasitler, vs…, yeterince alınamaz (absorbe) ve rahatsızlıklar ortaya çıkar. Et ve et mamülerine 5-6 ay aravermek gerekir, çünkü asidoza sebep olur, buda birçok hastalığın ana kaynağıdır. Gökçek İksiri vücudu curuflar’dan arıtır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.

Alıntı:
Açıklama: Hayvansal besinler damarların iç yüzeyinde (mukazasında) plaklar olşmasına (yağlanmasına) neden olur. Damarların yağlanarak sertleşmesi yüksek tansiyona sebep olur. Damarlar yaşalandıkca beyin, kalp, penis ve vajinaya yeterince kan gitmemesi demektir. Buda felç, kalpkrizi, rekeklerde iktidarsızlık ve kadınlarda cinsel isteksizliğe sebep olur. Hayvansal besinleri azaltmak, hatta peyniri asla yememek gerekir. (https://www.alternatiftip.com.tr/et-peynir-seker.htm ) Gökçek İksiri ile tıkanan damarlar açılır ve kişide beyin kanaması, kalpkrizi, erkeklerde iktidarsızlık ve kadınlarda cinsel isteksizlik rizikoları ortadan kalkar.

Diğer Diyetler: Dünyada en uçuk ve aptalca bir görüş kahve ile diyet yapılması ve kahvenin sağlığa çok faydalı olduğunu anlatan büyük tv programaları ve reklamalarda ne kadar yalan varsa sayıyorlar. Kahvenin demir, magnesyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-Vitamini (Thyamin) yetmezliğine sebep oldugu tesbitedilmiştir. Bilindiği gibi bu minerallerle B1-Vitamini yetersizliği çok farklı ve çesitli hastalıklara sebep olur ve bunlarin başında kemikerimesi, kaskrampları, derihastalıkları, dermansızlık, kansızlık ve immunzafiyeti en önemlileridir. Ham kahvede bulunan Küfmanatarı (ochra toxin A), Kahve kurutuluriken tamamen yok edilmediğinde bağırsaklara yerleşerek zehir (Aflotoksin) üretir buda başta böbrek kanserine, gözbebeği bozukluklarına sebep olur. https://www.alternatiftip.com.tr/zehirleniyoruz.htm

Kahve Diyeti:

Fast-Food Diyeti: Evet bazı diyetisyenler fast food diyeti diye diyet türü tavsiyeediyor. AB ve ABD ülklerinde neden bu kadar şişman insan var, bunu açıklıyacak biri var mı? Evet buradaki insanaların zamanları olmadığından veya alışkanlık nedeniyle aşırı fast foodla beslenirler. Hamburger ve Chesburger gibi yiyecekler sağlıklı değildir, çünkü beyaz undan yapılan sandeviçlerde en önemli viteminleri içermez, kişide zamanla vitaminsizlik (avitaminoz) görülür. Buda birçok hastalığa davetiye çıkarır. http://dogalnet.hammaddeler.com.tr/bu_day_weizen_triticum_aestivum-292.html

Kola Diyeti: Bazı bazı diyetisyenlerde diet kola tavsiye ediyor, peki diet kolanın içde şeker yerine ne var aspartam, sakkarin vs. Tatlandırıcılar var. Bu tatlandırıcıların kişide beyin uruna sebep olduğu ABD?de yapılan araştırmalarla tesbit edilmiştir. Geniş bilgi için https://www.alternatiftip.com.tr/zehirleniyoruz.htm bakabilirsiniz. Kola fazalalınırsa Ellerterlemesi, keyifsizlik, başağrısı, kalpçarpıntısı, korku, depresyon, yorğunluk ve konsantrasyon zafiyetine sebep olabilir.

Et-Peynir Diyeti: Bazı diyetisyenlerde nedense sürekli şu kadar et ve şu kadar peynir yenmeli diyorlar. Et, peynir ve mamüllerinin kanda aitlenmeye neden olduğu bu asidi nötürleştirmek içinse aşırı oksijen ve kalsiyum harcanmasına sebep olduğu tesbit edilmiştir. Oksijen yetersizliği halsizlik, dermansızlık ve immün ssiteminde (bağışıklık sistemi) zafiyete neden olur. İmmün zafiyeti ise birçok hastalığa davetiye çıkarır. Bu nedenle beli bir yaştan sonra bu 35 olabilir çok az et ve et mamülleri tüketilmeli ve asla peynir yenmemelidir. https://www.alternatiftip.com.tr/et-peynir-seker.htm

Çay Diyeti: Bazı diyetisyenlerde sağolsunlar yeşil veya siyah çay içilmasinden bahsetmektedirler. Peki siyah çayın ne kadar tanin içerdiğini biliyorlar mı? Siyah çay Türk usulü içilirse bağırsakları kurutur ve böylece bağırsak florası bozulur vede kişide zamanla avitaminoz ve mineral yetersizliği ortaya çıkar. Geniş bilgi için http://dogalnet.hammaddeler.com.tr/cay_tee_camellia_sinensis_2_a-290.html Siyah çay demir, magnesyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-Vitamini (Thyamin) yetmezliğine sebep oldugu tesbitedilmiştir. Bilindiği gibi bu minerallerle B1-Vitamini yetersizliği çok farklı ve çesitli hastalıklara sebep olur ve bunlarin başında kemikerimesi, kaskrampları, derihastalıkları, dermansızlık, kansızlık ve immunzafiyeti en önemlileridir.

Atkis Diyet: Bu görüş bir rüya gibi bir görüş. İstediğin kadar yağlı, tatlı, et, peynir ve yumurta ye diyor. Evet Atkis her şeyi istediğiniz kadar yiyin diyor. Ve karbonhidratlı besinlerden kaçının diyor, yani pirinç, patates ve ekmek yemeyin diyor. ABD?li bu diyetisyen Dr. Robert Atkis?e ait olan bu görüş nedeniyle ABD?de milyonlarca insan yanlış beslenmiş ve yağlanma nedeniylede ölmüşlerdir. Bu diyetisyende aynı kendi buluşunun kurbanı olmuş aşırı yağlanmadan ölmüştür. Bu adamın kitabı 1970 li yıllarda ABD?de milyonlarca satmıştır. Aktis diyetinde peynir, yumurta, et ve et mamülerinin bolbol yenmesini ekmek asla yenmemesini söylüyor.

Brigitte-Diyet: Brigite kadın derisi tarafından ortaya atılan görüş buna göre kişi günde 1000-1500 kilokalorilik besin almalıdır. Bunlar bu derği etrafında ve internette bu konular ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Somon balığı, patates, zeytin, müsli gibi yiyecekelr ve tarçın, ananas gibi içecekler tavsiye edilmektedir. Yani kendi üretikleri ürünleri pazarlama gibi bir yöntem ve sistem. Tabii bu gruba dahil olanlar genelikle diyet nedeniyle doymadıklarını beyan etmektedirler. Burada genelikle hazır ürünler olduğundan tabii konserve içermektedir vede ileride birçok problem demektir.

Crashdiyet (Sert Diyet) : Crasdiyetle hemen hedefe gidileceği görüşü vardır. Bu görüşe göre diye 3 gün ila 3 hafta arsında istenilen kiloya ulaşılacağı ileri sürülmektedir. Bu metotla aç kalınarak kısa sürede kilo verilebilir, am bu verilen kilo genelikle sıvı olduğundan kişi daha hızlı kilo alır ve jojo-effekt (katlanarak geri dönüş ) oluşur. Ani olarak yeme ve içmeyi azaltma nedeniyle kişide açlık duygusu önlenemez. Vede diyeti bırakır bırakmaz hemen aşırı yeme içmeye başlıyarak eski kilosuna ulaşır ve hatta eski kilosunu bile aşabilir.

Farklı Diyet: Farklı Diyet aslında bir diyet türü değildir, aksine beslenme şeklini değiştirmedir. Bu Farklı-Diyete göre örneğin bir yemek vakinde sadece proteinlı yiyecekler belirlerni ve sadece proteinli yiyecekler yenir. Bir sonraki yemekte ise sadece karbonhidratlı besinler yenir vede sonraki yemek vaktinde yağlı besinler tercih edilir. Bu görüşü ortaya atanlar. Kişi karbonhidratlı besinler aldığında sindirim organları ona göre sindirim salğısı salğılamakta, proteinlı besin aldığında ona göre ve yağlı besin aldığında ona göre sindirim salğısı salğılamktadır. Ve yemeğin türüne göre asitli veya bazik sindirim salğısı salıdığı görüşürdür. Farklı Diyetin en önmli unsuru protein, yağ ve karbonhidratılı besinleri kesin olarak ayrı zamanlarda yemektir. Fakat tabii proteinlı, yağlı veya karbonhidratlı besinleri birbirinden ayrımak öyle kolay bir iş değidir. Bu diyet ABD?li Dr. Hay tarafından geliştirlmiştir.

Glyx-Diyet: Bir kaç yıldır Glyx Diyet denmeleri başlamış ve önemli sonuçlar elde edilmiştir. Glyx Glykaemiş Indexin kısaltılmış şeklidir. Bu diyet şekli ile pankreasın çalışması sağlanır. Bu metota oldukca az hayvansal besin alımakta ve daha çok karbonhidrat almaları gerekmektedir. Glyx Diyette genelikle sebze, meyve, balık ve süt mamüleri ağrılıklıdır. Glyx Diyet yapanların yoğun bir spor yapamasıda tavsiyeedilmektedir. Bu diyetde genelikle hüsranla bitmaktedir, çünkü kişide doymyuşluk hissi olumamktadır. Ve kişi diyeti bırkınca eski kilolarını yeniden almaktadır.

Güney Sahil Diyeti: Bu diye Atkins diyetine çok benzer ve yağ-protein ağılrlıklıdır, fakat Atkins gibi sert olmayıp karbonhidratlı besinlerede azda olsa müsade etmektedir. Floridada yaşıyan kardiyoloji doktoru Arthur Agatston tarafından geliştirilmiştir. Bu diyet 3 aşamalıdır. 1. Devre 2 hafta sürerer ve bu süre içinde ekmek, makarna, meyve yasaktır. Yağsız et, sebze, yumurta, peynir ve ceviz tavsiye edimktedir. 2. Devre bu devrede kepekli un mamüleri tüketilebilir. Ve istenilen kiloya ulaşınca çok az olmak şartı ile sebze ve meyve yenebilir. Bu diyette fast food kesinlikle yasaktır.

Karbonhidrat ağırlıklı diyet: Karbonhitralı diyetlerde bazı uzmanlar muz ağırlıklı beslenmden bahsederken bazıları, hayır çok mahzurlu en iyisi turuncugiller demektedir. Bu nednele bu diyette kesin bir görüşbitliği yoktur. Bazı uzmanlar Ekmek-Diyeti, bazıları Meyve-Diyeti, bazıları, Patates-Diyeti, bazıları Pirinç-Diyeti tavsiye etmektedirler. Fakat hepsininde ortak görüşü karbonhidrat ağırlıklı beslenmeyi tavsiye etmektedirler vede yağ ve proteinlı besinlerden uzak durulmasını veya çok az alınmasını tavsiye etmektedirler. Araştırmacılar hareketli insanlar karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin faydalı olacağı yönündedir.

Low-Fat Diyet (Az Yağlı Diyet): Bu diyetin özeliği az yağlı ve çok karbonhidratlı beslenmedir. Low-Fat de etin yağsız olması süt ürünlerinin yağsız olması aranır. Ve mümkün oldukca az et ve süt ürünleri alınması ve bol sebze ve meyveli beslenme esasına dayanır. Bu diyette kişi herşeyi yiyebilir, fakat hayvansal besinlerden mümkün oldukca az yemektir. Bu görüşe göre besinlerimizin % 50-60?ını yağlı besinler oluşturuyor. Bu nedenle aşırı hareket edip bu enejiyi harçamak gerekir. Oysa günümüz insanı genelikle masabaşında büroda oturduğundan az enerji harcamaktadır. Fazla enerji harcamadığı halde fazla hayvamsal besin almakta buda depolanmaktadır. Bu nedenle vücutta depolanmayan sebze ve meyve ağırlıklı besinler alınmalıdır. Bu diyette günlük alınacak yağ oranı 60-70 gramı geçmemelidir.

Protein Diyeti: Bu diyet 1920?li yıllarda ABD?li artistler tarafından başlatıldığından ???Hollywood-Diyet?? diyede anılır. Kabuklu deniz ürünleri, fıstık ve yumurta gibi yiyecekler nedeniyle böbrekler faliyetini artırır ve aşırı su dışarı atılır. Bu nedenle kişi kiloverdiğini zanneder. Tabii buna uzun süre devam edilirse çok tehlikeli olacağı beslenme uzmanları ve doktorlar tarafından beyan edilmiştir. Özeliklede hamilelikte, amaliyatta, ateşli hastalıklarda vede yanıklarda kulanılmamalıdır.

Yağ Diyeti: Bu görüşe göre istediğiniz kadar et yiyin diyor, bu görüşe Atkis veya Sout-Beach-Diyet denir. İstediğiniz kadar kalori alın diyor. Önce gerçekten sadece etle beslenen kişilerde zayıflama olmaktadır, fakat avitaminoz ve mineralyetersizliğine sebep olur. Kişide ağız kokusu, kandolaşımı anormalikleri, oluşur. Beyine ve sinir sistemi yeterince besleyici madde alamadığından beyinde ve sinir ssiteminde problemler çıkar.

Weight-Watchers-Diyeti: Bu diyet programıda ABD?li bilim adamları tarafından geliştirilmiştir. Weight-Watchers Diyeti yapanlar kendi aralarında toplanırlar ve diyet üzerine sohbetler yaparlar. Bu toplantılar ücretlidir ve toplantıya katılanlar yaşadıkları tecrübeleri anlatırlar. Bu diyet hakkında internetten bilgi almak mümkündür ve cd ve kitaplarını temin etmek mümkündür. İlk ziyarette obez olan kişinin kliosu, ne zamndan beri şişman olduğu vb konularda hasta hakkında bilgiler kaydedilir. Bu sistemde her besini bir puan cetveli vardır. Bazı besinlerin puanı sıfırdır, yani ondan istediği kadar yiyebilir. Artı aynı zamanda gülük spor bu diyette gereklidir. Bu diyetle zayıflamak zamana yayılmıştır.

………………………………………………………………………….
bagirs2Bağırsak florası:

Bağırsaklar alan olarak 300-400 m² büyüklüğünde, yani bir top sahasının yarısından biraz daha büyüktür. Bağırsak florasında bilinen 500 tür bakteri mevcuttur ve bunlar 100 katrilyon arasında yekün tutar ve bunlar genelikle kalınbağırsaktadır. Sağlıklı bir insanda bağırsak florasındaki bakterilerin % 98’i faydali olup yediğimiz besinlerdeki proteinleri aminoasitlere, karbonhidratları disakkaritlere ve yağları yağasitlrine dönüştürürler.

Örneğin proteinlar 30 000-300 000 molekülden oluşur ve bunu amino asitlere (tek moleküle) enzimler veya bakteriler araciliği ile dönüşürler. Faydalı bakteriler bir taraftan besinleri parçalıyarak moleküllere ayırırken diğer taraftandan BC (Folikasit), B2, B6, B12 ve K-Vitamini üretirler. Aşırı et, peynir, yumurt ve mamüleri yiyen kişilerin sindirim organları zamanla yeterince ve kaliteli enzim salgılıyamazlar ve bakterileride görevlerini yapamayınca sindirim problemleri başlar. Faydalı bakterilerin oranının azalmasi ile onların yerine patojen (hastalik yapan) bakteriler, viruslar, mantarlar ve parazitler yerleşir ve dengeler bozulur. Kişide immunzafiyeti (bağışık sistemi), allerji, enfeksiyona karşı dayanıksızlık, iltihapli hastalıklar vb. rahatsızlıklar ortaya çıkar.

kabasi1Kalın bağırsaklarda 500 tür ve miktar olarak 1-10 katirilyon civarında vede ağırlık olarak takriben 1-1,5 kg bakteri bulunur. Bakterilerin bir kısmı fecesle (dışkı) ile dışarı atılır ve bu yolla dışarı atılan bakteri oranı bir yılda 70 kg’ı bulur. Bakteriler protein artıklarını parçalayarak moleküllere ayıran bakteriler (bakteroides, proteus, E. coli, ve clostrium gibi) ve karbonhidrat artıklarını parçalayarak moleküllere ayıran bakteriler (bifidobakterium, laktobacillus ve streptokokku faecalis gibi) arasında bir denge vardır. Atibiyotik ilaçlar, konserveli besinler, hazır yiyecekler (hamburger , cheesburger vb.,) asitli içecekler (kola, fanta vb.,), aşırı hayvansal besin, siyah çay ve kahve faydalı bakterilerin azalıp zararlı bakterilerin çoğalmasına neden olur.0 allerjik rahatsızlıkları olmaya bir yaşındaki bebekler üzerinde araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda allerjik rahatsızlıkları olanlarının kalınbağırsaklarında yüksek oranda clostridium difficile tesbitedilmiş ve bu bakterininde igG oranını yükseltiği görülmüştür.

Böylece zamanla E. coli, enterokokken ve clostridin gibi bakterilerin oranı aşırı artar. Buda başata allerji olmak üzere birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Manchester mikrobiyolojik araştımalar merkezinden Dr. M. Moradi 10 allerjik rahatsızlıkları olan ve 1

bagirs1Berlin Postam’dan Dr. Habil Jurgen Schulz bağırsak florasının bebeklerin doğduktan sonra annesütü, ineksütü veya mama ile beslenmelerine göre şekillendiğini tesbitetmiştir. Buna göre anne sütü ile beslenen çocukların bağırsak içeriğinin pH-Değeri 3,5-5 arasında ve mama ile beslenelerde ise pH-Değerinin 7 veya hafif üzerinde olduğunu tesbitetmistir. Sindirim organları günde ortalama 7-8 litre salğı (enzimler, hormonlar, vitaminler, asitler ve alkalik maddeler) üretir. En ideal enzim pH-Değerinin 4,5-6,5 arasında olması halinde salğılanır.

PH-Değerinin nötüre, yani 7’ye yakın olması halinde enzimin kalitesi %70’lere vara oranda düşer. Buda kişinin yediklerini sindirmeden çıkarması demekttir, yani besinlerdeki vitaminler, mineraller, aminoasitler, yağasitleri ve glukozlardan yeterince istifade edemez. Bağırsaklardaki pH-Değerini nötürlü bir ortamda seyri halinde proteiler aminoasit yerine biyojen aminlere dönüşürler ve bunlardan özeliklede histamin allerjiye sebep olur. İkinci olarak Amonyum (NH4+) yerine Amonyak (NH3) oluşur. Amonyak nötür olduğundan kolayca kana karışır, bu ise hücreler icin bir zehirdir.

Ücüncü olarak faydalı bakterilerin yeterince B-Vitaminleri üretememesi nedeniyle Homocystein elimine edilemez, bu ise oldukca tehlikeli maddedir. Homocystein LDL-Kolesterolunu oksitler ve yabancılaşan kolesterolu makrofaj yiyerek süngersi artık maddele oluşur ve buda damarların icyüzeyine yığılarak damarsertliğine sebep olur. Buda ilerleyen sürec içinde başta beyinkanamasi ve kalpenfaktürüsüne sebep olur (OMZ 3.03.4). dördüncü olarak bağırsaklarda faydalı bakterilerin antibiyotik ilaçlar nedeniyle azalmasından dolayı onun yerine tehlikeli mantarlar çoğalır ve artan mantarlar zehirli gazlar ve zehirli alkoller üretirler ve bunların karaciğer tarafindan arıtılması sindirim organlarını yorar ve asli görevini yapamayan sindirim organları yıpranır.

Besinci olarak bağırsak florasının bozulması zamanla pankreas, karaciğer, mide ve bağırsakların ürettiği enzimin kalitesinin düşmesi nedeniye kişide yağ-, protein- ve karbonhazimsizliği nedeniyelle kişide yağlanma , şişmanlık, damarsertliği ve allerji gibi hastalıklar ortaya çıkar. Ayrıca bağırsak florasının bozulmasına dişeti iltihaplanması, lefbezelerinin iltihaplanması, alkol, sigara, aşırı kahve ve aşırı siyah çay içmede sebep olur.

Akut pankreatitte bağırsaklar 30.000 Daltona varan orandaki büyük mokekülerin dehi geçmesi için kanallarını büyütür. Enzimlerin kalitesi düştüğünden besinleri tam sindirilmez ve bu nedenle bağısaklar geçişleri kolaylaştırmak için kanalları (vilüsler) genişletir. Böylece tam sindirilmemiş besinmaddeleri absorbeedilir ve bu allerjiye sebep olur. Şayet kana sadece besin maddeleri geçmez aynı zamanda candida albicans isimli maya mantarıda kana geçerse ve bu kandolaşımının iflası ve yani ölüm demektir.

Altıncı olarak Bir diğer önemli faktör ise Midenin aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.) ve soft içecekler (kola, fanta vb.) nedeniyle tahrip olur. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mideiltihaplanması, midemukazasıiltihaplanması) oluşur. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılızamaz. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin nekadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineralyetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Bağırsak florasının ideal şekilde olabilmesi için Gökçek İksiri, Gökçek Tonik veya ZYE iyi gelir ve  birazda keten-, çörek-, elma- ve limon preparatlarının faydası vardır.Sağlıklı kalabilmenin ve sağlıklı yaşayabilmenin en önemli faktörü kılcal kandolaşımıdır, çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim vb., besleyici maddenin hücrelere ulaşması vede mikroplarla mücadele eden maktofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır. Gökçek İksiri ile tedavi olmak mümkündür, tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Gökçek İksiri vücudu curuflar’dan arıtır, itihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü allerjiyi iyileştir.

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur. Siyah çay, kahve ve kola içmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler. Et ve et mamülerine 5-6 ay aravermek gerekir, çünkü asidoza sebep olur, buda birçok hastalığın ana kaynağıdır. Akşam yemeği yerine çok az yoğurt, meyve veya salata yenebilir veya sebze çorbası içilebilir. Hayvansal besinler, tahıl, bakliyat ve hamurlu yiyecekler akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur. Ne kadar hamurlu besin o kadar yağ oluşur, çünkü nişasta glukoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa döşerek vucutta depolanır. Gökçek Diyet

mantar45Mantarlar, mycosis, mikozis, mikoz, yukarıdaki iki resim maya mantarı candida albicansa ve alttaki resim küf mantarına aittir

Mantar ormanda yetişen zehirli veya zehirsiz, yenen veya yenmeyen mantarlar alka gelmemelidir. Bizim burada anlatmaya çalıştığımız mantar virüsler, bakteriler ve parazitler kadar tehlikeli ve hatta bazen dahada tehlikeli olan deri, nefesyolları, ve bağırsak mantarlarından bahsedeceğiz.

Mantarlar önce eksojenik (harici) ve endojenik (dahili) mantarlar olmak üzere iki gruba ayırılır. Eksojenik mantarlar deri, tırnak ve ayak mantarları diye üç grupta incelenir. Endojenik mantarlar iki grupta incelenir ve bunlar küf mantarları (aspergillus, …) vede maya mantarı candida albicans, …) Küf mantarı olmadan maya mantarı yaşıyamaz. Küf mantarı ve maya mantarlarının vücuda yerlaşmesi bağırsak florasının tahribatına nedeniyledir.

Son yıllarda Almanyada sürekli candida albicansın ne kadar tehlikeli olduğundan bahsediliyor, fakat bu mantarın neden bu kadar çok yayılabildiği ve nasıl olupta bir çok hastalığa sebep olduğu konusunda pek birşey yazılmıyor. İşte burada bu konu matarların yayılmasına antibiyotitik ilaçlar (bakterileri öldürürcü) ve antimikozit (mantarları yokedici) ilaçlar ve kortizonlu ilaçlar en önemli etkenler olduğunu göreceğiz.

mantar3Küf mantarı hem faydalı hende zararlıdır.
a-) Faydaları:
1-) Tabiattaki artık maddeleri çürütür ve toprağa dönüştürür.
2-) Hayvan ve bitli artıkları ve ölüsünü vede insanın artılkarını toprağa dönüştürtür.
3-) İmalat sanayinde üretim aracı olarak kulanılır.
4-) Vitamiler, enzimler ve antibiyotikler üretümünde kulanılır.Ayrıca immün sistemini güçlendirmek için Gökçek İksiri kulanılır. Sağlıklı kalabilmenin ve sağlıklı yaşayabilmenin en önemli faktörü kılcal kandolaşımıdır, çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim vb., besleyici maddenin hücrelere ulaşması vede mikroplarla mücadele eden maktofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır. Gökçek Iksiri ile tedavi olmak mümkündür. Fakat doğru beslenmek şarttır.Sağlıklı kalabilmenin ve sağlıklı yaşayabilmenin en önemli faktörü kılcal kandolaşımıdır, çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim vb., besleyici maddenin hücrelere ulaşması vede mikroplarla mücadele eden maktofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır. Gökçek İksiri ile tedavi olmak mümkündür, tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Gökçek İksiri vücudu curuflar’dan arıtır, itihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü allerjiyi iyileştir.

mantar5b-) Zararları:
1-) Odun, tekstil, kağıt ve besinleri tahripederek milyarlarca zarara sebep olur.
2-) Bitki hastalıklarının baş sorumlusu olup, meyve ve sebzeleri tahripeder ve milyarlarca zarara sebep olur.
3-) İnsan ve hayvanlarda enfeksiyon ve allerji başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olur.
4-) Küf mantarlarının üretikleri zehirler (mikotoksinler) kanser başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olurlar.

Mantar türleri:
Mantarlar likenlerle birlikte yaşarlar. Likenler fotosentezle karbonhidratları üretirler ve mantarlarda su ve mineralleri likenlere sunarlar. Böylece problemsiz birlikte yaşarlar. Antibiyotik ilaçların %25’inin küf mantarından eldeedilir. Bunedenle antibiyotik ilaçlar küf mantarlarının gelişmesi ve yayılması için ideal ortam oluştururlar.
a-) Maya mantarları: Candida albicans ve kryptokokken en önemlileridir.
b-) Küf mantarları: Aspergillus türleri, penicillum, mucor, botrytis, fusarium, alternaria ve cladosporium türleri en önemlileridir.

mantar6Mantarların yayılışı:
1-) Besinlerle küf mantarları yayılır.
2-) Kimyasal ilaçlar küf mantarlarının yayılmasına sebep olurlar, örneğin penisillin küf mantarından eldeedilmiştir.
3-) Ağır metaller: Bakır ve civa gibi küf mantarlarının yayılmasına sebep olur örneğin eskiden bakır kaplarla yenen yemeklerden dolatı sıksık zehirlenmeler olmuştur.
4-) Küf mantarını tenefüs ederek zehirlenme

Küf mantarı nerede bulunur?
Ahırları, hayvan bulunan evler, hyvan yemleri, tahıl ambarları, nemli veya yaş odalar, ev tozu, eski koltuklar, eski döşeme, tam olarak kurumamış yeni binalar, ağaç mobilya ve lamimnat gibi tahta döşemelerde kulanılan kimyasal ilaçlar, mutfak, besin depolanan kelerler, klimalar, nemli havanınaolduğu mekenlar, süsbitkileri, bitki artıkları, sabunlar ve kozmetik maddeler, diş macunları, kimyasal ilaçlardan: antibiyotikler, antialarjikler, antihistaminikler, kortizon ve mide-bağırsak ilaçları küf mantarları içerirler. Ayrıca kimyasal meteotlarla hazırlanan ilaçlar örneğin B12-Vitamini, penisilin vb. Küf mantarlarından eldeedilir. Buda fayda yerine zarar verir. Bu nedenle doğal yollarla vitaminalınması ve antibiyotikler yerine Gökçek İksiri alınması daha uygundur.

Mantar hastalıkları:
Deri, tırnak ve ayakta görülen mantar türleri genelikle mukozada mantar olduğuna işarettir. Küf mantarları nefesyolları ve sindirim sistemine, özeliklede mide-bağısak mukozasına yerleşirler. Nefesyollarına yerleşmişse allerji, astım, allerjik bronşit ve mide-bağırsak mukozasına yerleşmişse besinallerjisi, migren, depresyon, hormon anormalikleri vede mide-bağırsak rahatsızlıklarına sebep olurlar.

Mikotoksinler (mantar zehirleri):
Kronik bronşit, astım, psödo-krup, bronş karzinomu, ishal, kabızlık, bulantı, besinallerjisi, kronik bağırsak ilt. (enterit), kalın bağırsakilt. (kolit), kalın bağırsak ülseri, psodö-allerji, allerji, allerjik astım, kronik bronşit, enfeksiyon ve çoçuklarda hiperaktifitete neden olur. Buna karşı kulanılan kortizonlu ilaçlar küf mantarının yayılmasına neden olduğundan hastalık dahada karmaşı bir hal alır ve daha başka hastalıklarda ortaya çıkar. Mikotoksinler organizmayı taripeder, mutajenik (genetik değişim yaratan), kanserojen (kanser yapıcı), ve teratojenik (organ ve dokuların özürlü olmasına sebep olan) etkilere sahiptir.

Mikotoksinler, mantar zehirleri:
Küf mantarının zehirlerini yani mikotoksinleri üretmesi besin maddeleri ve hayvan yemleri ile mümkündür. Nemli ekmek hemen küflenirken , kuru ekmek asla küflenmez. Küf mantarı 0-40 derece arasında her zaman mikotoksin salgılıyabilir. Küf mantarının mikotoksin üretimi durdurulamaz, fakat besinler hazırlanırken dikat edilirse küf mantarının yayılması önlenir. En tehlikeli çavdar mahmuzu mantarıdır. Bu mantar ishal, kusma, bulantı, başağrısı, organların ölmesi, sinirlerin tahrip olması, kaslaerda karıncalanma, kramplar, sara vb. Rahatsızlıklara sebep olur.

Küf mantarının en önemlileri:
1-) Aspergillus flavus
2-) Aspergillus fumigatus
3-) Aspergitus niger
Bunlar çok tehlikeli mikotoksik maddeler olan: Aflotoksin B1, G1, M1, Patulin, Ocratoksin A, Kojiasidi (Cojiasidi) ve Penisilinasidi üretürler. Bu mikotoksinler: Tansiyon düşürücü, mutajen, teratojen, kanserojen, ce nefrotoksik etkiye sahiptirler. Küf mantarlarının üretiği bazı zehirler ise östrojen (dişilik hormonu) gibi etkiye sahiptirler.

Mikotoksikozlar (Mikotoksinlerin sebep olabileceği hastalıklar):
İshal, kusma, mide ağrısı, ağız ve yutakta yanma, kas krampları, nefes alış-verişlerini felçe uğratma, nabız zafiyeti, titreme, üşüme, eklem ağrıları, bazı uzuvlarda uyuşukluk, nefes darlığı, sara, hafıza kayıbı, koma, romatizma, MS (multiple skleroz), Parkinson hastalığı, Lupuserythematodes (kılcal damarlardaki patalojik değişiklikler, kronik yorğunluk, hormon anormalikleri vb hastalıklar

Mikotoksikoz türleri:
a-) Eksojenik (harici) nedenlerle ortaya çıkan mikotoksikozlar:
1-) Küf mantarının yayılması, örneğin: Orman, tahıltarlaları ve binalar
2-) Kimyasal ilaçlar ve ağır metaller, örneğin haşerelere karşı kulanılan ilaçlar.
b-) Endojenik (dahili) mikotoksikozlar:
1-) Mikotoksin içeren ilaçlar
2-) Antimikozitikalar (mantarlara karşı kulanılan ilçlar)
3-) Küf mantarlarının üretiği besinler

Bunlardan eksojenik mikotoksikozları tedavi etmek kolaydır. , fakat endojenik mikotoksikozlar çok problem yaratabilir. Endojenik mikotoksikozlar primeri (birinci) ve sekodori (ikinci) olmak üzere iki gruba ayrılır. Primer mikotoksikozlar direkt olarak küf mantarları tarafından sebep olunan rahatsızlıklar olurken sekondori mikotoksikozlar ayrıca bağırsakların, özeliklede ince bağırsağın tashrip olması nedeniyle daha kompleks bir durum ortaya çıkar.

Mantarların semptomu (belitileri)
1-) Maya mantarları şeker ve karbonhidratlarla beslenir ve bunlarda ürettiği zehirli gazlar şişkinlik yapar.
2-) Nefes darlığı ve kalprahatsızlıkları: Karındaki gaz diyaframı yukarı doğru kalrdırır. Sıkışan akciğer nedeniyle defes darlığı ve sıkışan kalp nedeniylede kalp rahatsızlıkları görülür.
3-) Dişeti ve dilde beyaz tabakalar oluşur fırcalamave yıkama ile gecsede yenide oluşur.
4-) Deride kaşıntıya sebep olur.
5-) Bağırsak mantarlarının aşırı şeker tüketmesi nedeniyle kişinin kanında şeker yetersizliği görülür. Vücudun şeker ihtiyacı giderilemediğinden kişi sürekli şekerli maddeler yer.
6-) Bağısaklardaki mantarlar faydalı bakterileri yavaş yavaş yokederek yerini alı. Bu nedenlede kişide kabızlık, ishal vb. Rahatsızlıklar ortaya çıkar.Bu mantarlar sonra idrar yollarına geçer.
7-) Kişi alkol içmediği halde ağzı alkol kokuyorsa buna bağırsak mantarlarınaın sebe olduğu alkol üretimindendir.
😎 Kronik mesane ve vajina iltihaplanması:Antibiyotik ilaçlar bakterileri öldürürken mantarların yayılmasına neden olur. Böylece daha tehlikeli ve sıksık iltiplanmalar görülür.
9-) Eklem ve kas ağrıları: Mnatarların salğıladığı mikotoksinlereklem ve kaslarda yoğunkaşarak ağrılara sebep olur. Bu ağrıların romatizmadanmı mikotoksinlerdenmi olduğu analşılamaz.
10-) Yorğun dermansız ve konsentre olamama: Vücut sürekli mantarlar ve zehirleri (mikotoksiler) ile uğraşmaktan kendini regenerasyon (yenilem) yapamaz ve kişi genelikle yorğu olur ve konsentre olamaz.
11-) Cinsel isteksizlik: Kişide enerji yetersizliği olduğundan, buda cinsel isteksizliğe sebep olur. Ayrıca mantarların salgıladığı mikotoksinler hormon beneri etkiye sebep olduğundan kadınlarda kısırlığa dahi sebep olabilir.
Mantarlar doğum konturol hapları ile dahada çok yayılırlar ,ç ünkü bu onların besinin oluşturur.
Mantarlar her insanda başka rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu nedenle bu rantarın rahasızlığı şu değil denemez.

Kendini teşhisetme:
1-) Şişkinlik, kabızlık, ishal
2-) Makatta kaşıntı ve kızarıklık
3-) Mide ağrısı ve ağız kokusu
4-) Aşırı yorğunluk, dermansızlık konsentre olamama
5-) Unutkanlık, isterksizlik
6-) Aşırı tatlı yeme isteği
7-) Kaskarın titremsi ve aşırı aclık duygusu
😎 Nefes darlığı, burun tıkanması, kulak iltihaplanması
9-) Ense ağrısı
10-) Eklem ağrısı ve şişmesi
11-) Deride sivilce, saçların yağlanması, deride kuruma,
12-) Küf gibi pis bir koku
13-) Adet halinde aşırı ağrılar mantar enfeksiyonu nedeniyle
14-) Mesane iltihaplanması
15-) Prostat iltihaplanması
16-) Cinsel isteksizlik
Bunlar dan birkaçı görülürse mantar olbilir.

Küf mantarı nasıl teşhis edilir?
Defi-hacet testi: Defi-hacettenin (dışkı) değişik noktalarından alına nümuneler laboratura gönderilir ve inceleme sonucunda mantar bulunursa tedaviye başlanır. Çoğu zaman defi-hacet testi yeterli olmamakta ve ve kişideki mantarlar teşhis edilememektedir. Bu nedenle şüpheli durumlarda kann testi yapılmalıdır. Hemagglutinasion test, yani kanda İmmünglobulin Tip M (İgM) kanda bir hafa gibi kısa süreli devriye görevi yapar, şayet İgM kanda varsa mantarda var demektir. İmmünfloreszenz testi: Buradakanda immünglobulin Tip G (İgG) olup olmadığına bakılır, şayet varsa vücutta bir aydır mantarlara karşı mücadele olduğunu gösterir.

Küf mantarının tedavisi:
1-) Besinlerin bozulmadan atrılması gerekir, bozulunca tehlikelidir.
2-) Evin temiz tutulması ve küf mantarından korunması
3-) Kimyasal ilaçlar, özeliklede küf mantarının yayılmasın sebep olabilecek penisili ve kortizonlu ilaçlardan uzak durlmalıdır.
4-) Spor yapılmalı
5-) Hijyene dikkatedilmeli
Küf mantarına karşı en etkili doğal ilaç sarımsak-, ve ZYE preparatları, Gökçek Tonik ve Gökçek İksiri

Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur. Siyah çay, kahve ve kola içmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler. Et ve et mamülerine 5-6 ay aravermek gerekir, çünkü asidoza sebep olur, buda birçok hastalığın ana kaynağıdır. Akşam yemeği yerine çok az yoğurt, meyve veya salata yenebilir veya sebze çorbası içilebilir. Hayvansal besinler, tahıl, bakliyat ve hamurlu yiyecekler akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur. Ne kadar hamurlu besin o kadar yağ oluşur, çünkü nişasta glukoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa döşerek vucutta depolanır. Gökçek Diyet

Allerji ve şişkinliğin sebei bağırsak mantarlarıdır: Sibel hanım tam 10 yıl yakalandığı amansız hastalıklar ki bunların başında özeliklede meyve, fındık, fıstık vb yiyeceklere karışı allerji, iltihaplı hastalıklar ağrılar vb,. Frankfurt ve çevresindeki kliniklerde gitmediği uzman doktor kalmaz. Fakat doktorlar hastalığına teşhis koyamazlar, kız kardeşi bana bunun ne olabileceğini sordu. Bende şayet yemekten sonra şişkinlik oluyorsa, allerjisi varsa ve kalbinde sıkışma gibi haller oluyorsa mutlaka bağırsak mantarı vardır vebunu teşhis etmek çok zordur dedim. Sibel hanım doktoruna bağırsak mantarı olup olmadığının teşhis edilmesini istemiş, doktorları buna biz karar veririz derelersede bayanın diretmesi karşısında bir düzine araştırmadan sonra bağırsakalarında 45 cm lik bir kısmın tamamen tahrip olduğunu ve hemen amaliyat olması gerektiğini söylemişler ve amaliyat etmişlerdir.

Dikkatinizi çekebilir

Cemre Tonik, Lahanalı Bitkisel Karışımlı Su, Cemre Lahana Karışımlı Aromatik Su, Cemre Aromatik Bitki Suyu

Bazı Firmalar sahte ürünler üreterek insan sağlığını tehdit ediyor Ben İbrahim GÖKÇEK, 32 yıl boyunca ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.