Gökçek ŞifaSize Telefonunuz Kadar YakınızÜcretsiz Google Play'de
İNDİRX
Ev / Sağlık Haberleri / Ağız kuruluğunu hafife almayın!

Ağız kuruluğunu hafife almayın!

Bir anda gelişen ve sebebi bilinmeyen ağız ve göz kuruluğunu ciddiye alın. Özellikle 30 ve 40’lı yaşlardaki kadınları tehdit eden bir otoimmun hastalığı olan Sjögren Sendromu hastası olabilirsiniz

Ağzınızda sürekli bir kuruluk hissediyor, çok fazla susadığınızdan yakınıyorsanız, gözünüzde kızarıklık, yanma, kaşıntı oluyor, ‘Gözüme sanki kum kaçmış gibi hissediyorum’ diyorsanız, yaşadığınız bu sıkıntılar, adı toplumda pek bilinmese de kadınlar arasında yaygın olan ‘Sjögren Sendromu’nun işareti olabilir. Dış salgı bezlerinin, özellikle gözyaşı ile tükrük bezlerinin iltihaplanmasıyla oluşan ‘otoimmun’ hastalıklar grubunda yer alan Sjögren Sendromu özellikle 30-40’lı yaşlardaki kadınları tehdit ediyor. Geç teşhisi göz, sinir sistemi, akciğer gibi başka organ veya sistemler üzerinde hasarlara neden olabiliyor. Sjögren Sendromu’nun toplum arasında pek bilinmemesi nedeniyle tanısının da geç konulduğunu söyleyen Medical Park Bahçelievler Hastanesi Romatoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Soy şu bilgileri veriyor:

ÇOK SU İÇERLER AMA YİNE SUSARLAR

Halk arasında ağız kuruluğu deyince akla ilk gelen hastalık diyabet yani şeker hastalığıdır. Ayrıca antidepresanlar başta olmak üzere birçok ilaç da ağız kuruluğu yapar. Ancak, tükürük bezlerindeki iltihaplanmaya bağlı olarak oluşan çok önemli bir hastalık daha ağız kuruluğunun sebebi olabilir.

Tükürük bezi dışında gözyaşı bezlerini de tutan bu hastalık Sjögren Sendromu olarak bilinir. Hastaların ana yakınması çok su içme, ağızda kuruma ve gözlerde kum varmış gibi hissedilen kuruluk ve batmadır.

SALGI BEZLERİNDE İLTİHAP OLUŞUR

Bu hastalıkta, bilemediğimiz nedenlerden dolayı dış salgı bezlerine bağışıklık sistemi tarafından oluşturulan bir iltihaplanma söz konusudur. Bu iltihaplanma sonucunda, başta tükürük ve gözyaşı bezleri olmak üzere birçok dış salgı bezinde zaman içinde fonksiyon kaybı gelişir. Bu hastalık, tek başına olabildiği gibi başta romatoid artrit ve Sistemik Lupus (SLE) olmak üzere diğer otoimmün hastalıklara eşlik edebilir.

GÖZDE YANMA VARSA DİKKAT!

Bu hastalarda hedef öncelikle dış salgı bezleridir. Tükürük bezleri, gözyaşı bezleri, ter bezleri, genital organlardaki dış salgı bezleri, pankreasın dış salgı bölümü gibi yerlerde gelişen iltihap sonucu oradaki bezlerin görevlerinde aksamalar başlar.

Öncelikle hastada tükürük bezinde ve gözyaşı bezlerinde oluşan yetersizlik nedeni ile tükürük salgısı ve gözyaşı salgısında azalma ve bunun sonucunda ağız kuruluğu; gözlerde batma-kuruluk hissi oluşur.

Parotis denilen kulakların önünde yer alan büyük tükürük bezlerinde aralıklı şişme ve ağrı oluşur.

Bu dönemde hekim iyi anamnez almazsa kabakulak hastalığı ile karıştırılır. Kabakulak, genelde çocukluk çağında geçirilen bir virüs hastalığıdır. Eğer erişkin birinde kulakların önünde tekrarlayan kabakulak benzeri şişlikler olursa Sjögren Sendromu akla gelmelidir.

BEBEK ÖLÜMLERİNE YOL AÇABİLİR

Sjögren Sendromu seyrinde eklemlerde ağrı, şişme, deride çeşitli döküntüler, akciğer tutulumu, böbrekte taş oluşumu ve böbrekte kireçlenme (Nefrokalsinozis) gibi ek sorunlar gelişebilir. Ayrıca kemik iliğini etkileyerek kan hücrelerinde düşmeye de (anemi, lökopeni ve trombositopeni) yol açabilir. Ağız kuruluğu nedeni ile dişlerde erken ve tekrarlayan çürümeler olabilir.

Göz kuruması nedeni ile yıllar içinde sklera denilen gözün ön tabakasında aşınmalar olabilir. Sinir uçlarını etkileyerek nöropati yapabilir. Gebelik olursa bazı olgularda anne karnındaki bebekte kalp sorunlarına yol açarak bebek ölümlerine neden olabilir. Bu nedenle Sjögren Sendromu olan hastalara özel takipler gereklidir.

LENF KANSERİNE YATKINLIKARTAR

Bu hastalık bir kanser değildir. Ancak, bu hastalığın seyrinde B lenfosit olarak bilinen bazı kan hücrelerinden köken alan lenf kanserine yatkınlık artmıştır. O nedenle Sjögren Sendromu sorunu yaşayanların periyodik olarak kanser taramalarını ve takibini yaptırmaları gerekir.

TÜKRÜK BEZİ BİYOPSİSİ GEREKEBİLİR

Öncelikle doğru bir anamnez şarttır. Ağız kuruluğu olan her hasta bu açıdan sorgulanmalıdır. Göz kuruluğu yakınması baskın olmayabilir; mutlaka göz muayenesi de yapılmalıdır. Ayrıca bazı kan tetkiklerine başvurulur (RF, FANA anti SSA (Ro), Anti SSB (La) gibi). Gerekirse tükürük bezi biyopsisi yapılır. Bu biyopsi genellikle küçük bir cerrahi işlem ile alt dudaktan yapılır.

Ayrıca ağız kuruluğunu daha objektif değerlendirmek için tükürük ölçümü ve göz kuruluğu için Schirmer testi yapılabilir. Beraberinde olabilecek diğer hastalıklar açısından da tetkik edilmelidir.

BİLGİSAYAR BAŞINDA KALMAYIN

Bu hastalık vücuttan yok olmaz. Bazı ilaçlar ile hastalığın yol açtığı zararlar baskılanabilir. Hastanın bulunduğu ortamın kuru olmamasına, uzun süreli bilgisayar başında kalmamasına ve tozlu- dumanlı ortamlardan kaçınmasına dikkat edilmelidir.

Diş sağlığı için ağız hijyenine dikkat edilmelidir; aralıklı diş hekimi kontrolüne gidilmelidir. Bol su içmeli, sulu yumuşak gıdalar tercih edilmelidir.

KIRMIZI MEYVE-SEBZE BASKILAR

Yoğurt, mayonez ve soslarla gıdalar ıslatılıp yumuşatılabilir ve daha kolay yutulmaları sağlanabilir. Ayrıca kuru gıdalar yerine sıvı gıdalar tercih edilebilir. Turuncu, sarı, yeşil kırmızı renkli mevye ve sebzeler antioksidanlardan zengindir ve vücuttaki inflamasyonun baskılanmasına yardımcı olabilirler.

Kanola yağı ve mısır yağı omega- 6’dan zengin olduklarından inflamasyonu arttırabilir. Yine paketli tatlı ürünlerde sıklıkla kullanılan mısır şurubu, insülin salgısı aracılığı ile inflamasyonu artırabilir.

Alkol ve kahve de ağız kuruluğunu artırabilir. Tatlılar ve şekerler diş çürüklerini hızlandırabilir. İlaç olarak suni gözyaşı; sistemik etkileri için sıtma ilacı olarak bilinen hidroksiklorokin içeren ilaçlar ve duruma göre farklı ek ilaçlardan yararlanırız.

Sonuç olarak ağız ve göz kuruluğu ciddiye alınmalıdır ve açıklayacak neden olmadığı durumda Sjögren Sendromu açısından araştırılmasında yarar vardır.

BU BELİRTİLERİ CİDDİYE ALIN!

  • Ağızda şiddetli kuruluk
  • Çiğneme, yutma ve konuşmada güçlük oluyor.
  • Gözlerde kuruluğa bağlı kızarıklık, yanma, kaşıntı ve ışığa aşırı hassasiyet
  • Halsizlik ve eklem ağrıları
  • Soğuk hassasiyeti ve soğukta parmak uçlarında beyazlama ve morarma gibi renk değişiklikleri
  • Kuru bir öksürük ve boğazda gıcık hissi
  • Tükürük bezlerinde şişlik, tat alma ve koklama duyusunda bozulma
  • Burun, cilt ve kadın genital organlarında kuruluk

Dikkatinizi çekebilir

“VİRÜSÜN PANZEHİRLERİ”

Bitki özlerinden elde edilerek uygulanan fitoterapi tedavisinin, virüse karşı etkili olduğunu söyleyen uzmanlar, “Fitoterapi son ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.