Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği Eğitim Görevlisi Prof. Dr. Mustafa Yenigün, güneş çarpmasıyla normalde 36,5-37 derece olan vücut sıcaklığının, bir anda 44 dereceye kadar yükselebildiğini belirterek, “Aslında bu derecede yaşamak mümkün değil. Vücut bu sıcaklıkta kalırsa olay ölümcül hale gelir. Yani ağır güneş çarpmalarında ölüm oranı yüzde 25’lere varır” dedi. Yenigün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, güneş ve ısı çarpmasının birbiriyle sıkça karıştırıldığını ifade ederek, iki durumunda da müdahale edilmediğinde ya da geciktirildiğinde ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Güneş çarpmasının en çok, uzun süre güneşte kalanları etkilediğini belirten Yenigün, “Buradaki olay, beynin direkt olarak güneş ışınlarıyla zarar görmesidir. Güneş çarpmasıyla beynin özellikle ısıyı ayarlayan bölümü iflas eder. Vücudumuz normalde terlemeyle soğur ancak bu lezyon yüzünden terleme durur ve kişiler ilk başta ısınmaya başlar” dedi.Yenigün, güneş çarpmasıyla normalde 36,5-37 derece olan vücut sıcaklığının, bir anda 44 dereceye kadar yükselebildiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Aslında bu derecede yaşamak mümkün değil. Vücut bu sıcaklıkta kalırsa olay ölümcül hale gelir. Yani ağır güneş çarpmalarında ölüm oranı yüzde 25’lere varır. Güneş çarpmalarında çok dikkatli olunmalı. Buradaki olay kısacası terleyememe ve beyindeki soğutma merkezinin bozulmasıdır. Bir de güneş çarpmasıyla eş değer zannedilen ama farklı olan bir terim daha var, bu da ısı çarpmasıdır. Bunda ise direkt güneşe maruz kalmak gerekmez. Isı çarpması güneşin aşırı ısıttığı, havasız, rutubet oranı yüksek, sıcaklığın ise 35 derecenin üzerinde olduğu yerlerde görülebilir. Örneğin maden ve sıcak demir işçilerinde, maraton koşanlarda, askerlerde ısı çarpması çok görülür. İşleri gereği aşırı derece terleyen bu insanlar, yeteri kadar su ve tuz alamazlarsa ağır derece tuz-su yetersizliğiyle karşı karşıya kalır.” Prof. Dr. Yenigün, “Isı çarpmasında terli bir vücut vardır. Hastaların iç ısıları yükselmiştir ama aşırı su ve tuz kaybettiklerinden dolayı da dış ısıları soğuk gibi görünür. Bu da yanıltıcıdır. Bu çocuklarda da çok görülen bir tablodur. Çünkü bebek ve çocukların beyinlerindeki ısı ayarlama mekanizması çok hassastır. En ufak bir rutubet oranındaki değişiklik ya da ısı artışı onları hemen etkileyebilir” diye konuştu. – “Güneşte 30 dakikadan fazla kalmanın zararlı olduğunu bilerek bronzlaşmalıyız” Güneş çarpmasında, şiddetli baş ağrısının ilk belirtiler arasında yer aldığını anlatan Yenigün, şöyle devam etti: “Çünkü beyindeki lezyonlar bozulmaya başladığı zaman menenjit başlar. Geçici bir beyin iltihabı meydana gelir. Bu da kendini şiddetli baş ağrısıyla gösterir. Daha sonra görme bozuklulukları, uyku hali, kasılma ve ardından şuur kaybı görülür. Hatta zaman zaman bu tip durumlarda epilepsi benzeri tablolar da gözlenmektedir. Bu çok ağır bir tablodur. Hemen müdahale edilmezse çok büyük oranda ölüme yol açabilir.” Yenigün, bu durumdan korunmak için özellikle güneşin en yoğun olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında mümkün olduğunca dışarı çıkılmamasını önererek “Onun dışında saatlerce ‘bronzlaşacağım’ diye kendini yakmanın bir anlamı yok. Derimizi karartmanın da usulleri vardır. Günde 30 dakikadan fazla güneşte kalmanın zararlı olduğunu bilerek derimizi bronzlaştırmalıyız” dedi. Ayrıca güneşe çıkarken koruyucu krem kullanılması gerektiğine dikkati çeken Yenigün, bu kremlerin bazı çocuk ve bebeklerde alerjilere sebep olabileceği için doktor görüşü alınarak uygulanmasını söyledi. Yenigün, “Bir de su ve tuz ihtiyacını karşılamak çok önemli. Bazı insanlar sürekli idrar söktürücü ilaçlar kullanıyor. Bu ilaçlar suyla beraber tuzu da kaybettirir. Yeteri kadar su ve tuz alınmazsa ki bu su miktarı 3 litreye yakındır, bir süre sonra güneş ya da ısı çarpmasının belirtileri başlar. Bu tablolarla karşılaşmamak için tedbir almak gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu. – “Güneş ve ısı çarpmalarında geç müdahale beyinde kalıcı hasar oluşturur” Güneş ve ısı çarpmasından bir saat sonra yapılan müdahalelerde beyinde kalıcı hasarlar oluşacağını, menenjit, felç, yüz felci ve körlük gibi olumsuzların meydana gelebileceğini anlatan Yenigün, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Baş ağrısı, bulantı, kusma hatta ishal gibi güneş çarpması bulgularının yanı sıra vücut sıcaklığı da yüksekse kişi hemen gölgeye alınmalı. Hastanın üzerindeki elbiseler çıkarmalı, imkan varsa hemen soğuk suyla yıkanmalıdır. Buradaki amaç ısıyı düşürmek. Kesinlikle ve kesinlikle ısıyı düşürsün diye ateş düşürücüler kullanılmamalıdır. Bu durum olayı daha kötüleştirebilir. Bu arada hastanın ayaklarını yüksekte tutmak, şuur açıksa derhal ayran, tuzlu su gibi likit gıdalar içirmek gerekir. Şuur kapalıysa bunlar yapılmamalı çünkü bu gıdalar akciğere gidip zatürre ve başka hastalıklara yol açabilir. Hastayı ilk müdahalenin ardından derhal doktor nezaretine almak lazım. Güneş ya da ısı çarpmanın tedavisi olay yerinde başlar ama kesinlikle hastanede devam eder. Bu unutulmamalıdır. ‘Nasıl olsa geçer’ diye düşünülmemelidir. Çünkü bunun arkasından tedavi ve gerekli müdahale yapılmazsa kötü hastalıklar görülebileceği gibi ölüm de yaşanabilir.”
(AA)
Kaynak; trt