Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde insanların depresif ve mutsuz olduklarını bildirdi. Prof. Dr. Akdur yaptığı açıklamada, genel olarak havanın doğal yapısının bozularak, herhangi bir canlılığa zarar verecek bir nitelik kazanmasını “hava kirliliği” olarak tanımladıklarını söyledi. Hava kirliliğinin sağlık üzerinde birçok olumsuz etkisi olduğunu vurgulayan Akdur, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, hava kirliliğine bağlı olarak dünyada her sene 3.3 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 28 bin kişinin hava kirliliğine bağlı nedenlerden dolayı yaşamını yitirdiğini belirtti. Yoğun kirliliğin kalp krizi, astım krizi gibi ani gelişen sağlık sorunlarının yanında, kronik solunum yolu enfeksiyonları ve kanser gibi başka sorunlara da yol açtığını anlatan Akdur, “Kirli hava insanları halsiz kılarak verimlerini düşürür. Hava kirliliğinin yoğun olduğu gün ve yerlerde insanlar depresif ve mutsuz olur.
Çocuklarda da büyüme, gelişme yavaşlar” ifadesini kullandı. Akdur, hava kirliliğinin mevsim olarak kış aylarında, saat olarak da akşam 18 ile 24 saatleri arasında yoğunlaştığına işaret ederek vatandaşlara, “Kış aylarında ve bu saatler arasında hava kirliliği olan yerlerde spor yapılmamalıdır. Kalp hastası ve solunum sistemi hastası olanlar bu saatler arasında sokağa çıkmamalı ve hareketlerini olabildiğince azaltmalıdır” uyarısında bulundu.
– “Hava kirliliği raporu haber bültenlerinde verilsin” “Hava kirliliği yalnızca insanların sağlığını bozmakla kalmaz, kitle halinde ölümlere de neden olabilir” diyen Akdur, bu nedenle de uluslararası sözleşmelerin bir gereği olarak hava kalitesinin sürekli olarak izlenerek, açık olarak da halka duyurulduğuna dikkati çekti.
Aktur, bu amaçla, Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ulusal hava kalitesi izleme ağı olan “www.havaizleme.gov.tr” adresi üzerinden, Avrupa Birliği’nde ise “Air Pollution in World: Real-time Air Quality Index Visual Map” üzerinden kamuoyuna hava kalitesi raporlarının aktarıldığını bildirdi. Akdur, her iki izleme ağında farklı ölçeklerin kullanılması dolayısıyla hava kalitesi raporlarında farklılıklar gözlenebildiğine işaret etti. Prof. Dr. Akdur, Türkiye’de kullanılan hava kalitesi izleme ölçeğinin, Avrupa Birliği’nde kullanılan ölçekle aynı duruma getirilmesini isteyen Akdur, şöyle devam etti:
“Televizyon kanallarında haber bültenlerinin ardından halka düzenli olarak hava kirliliği raporu verilmelidir. Böylece insanlar o günkü hava kalitesini bilirse, davranışlarını ona göre düzenleyebilir. Böylece birçok ölümün ve sağlık krizinin önüne geçilmiş olur. Örneğin yaşlılar, KOAH hastası olanlar hava kirliliğini yüksek olduğu günlerde, saatlerde dışarı çıkmazlar. Aynı şekilde insanlar hava kirliliği raporlarını dinler ise hava kirliliğinin yoğun olduğu gün ve saatlerde spor yapmazlar. Ayrıca bu şekilde toplumun konu hakkındaki duyarlılığı ve bilinci artar, havanın çok kirli olduğu gün ve saatlerde kirlilik yapıcı faaliyetlerden kaçınarak, kirliliğin daha da artmaması için önlemler alabilir.” Hava kirliliğinin önlenmesi açısından yapılabilecekler konusunda da bilgi veren Akdur, şunları kaydetti: “Gerek kişisel olarak, gerekse kurumsal olarak her şeyden önce ısınma sanayi ve trafikte kaliteli yakıt kullanarak havaya az kirletici verilmelidir. Her türlü enerjinin tasarruflu kullanımı diğer bir konudur. Bireysel ısıtma ve bireysel taşımadan vazgeçilmeli kent ısıtması ve kitle ulaştırmasına geçilmelidir. Sanayi tesislerinin kaliteli yakıt kullanması diğer önemli bir önlem olacaktır.”