Hasta beslenmesi üzerine yurtdışında eğitim alan ve bu konuda bilimsel çalışmalarda bulunan Doç. Dr. Gündoğan, yaptığı açıklamada, öncelikle gribal enfeksiyonlarla ilgili bilgiler verdi ve ardından gribal enfeksiyonlardan iyi beslenmeyle korunma yöntemlerini anlattı.
Doç. Dr. Gündoğan, “Son günlerde gribal enfeksiyon görülme sıklığı giderek artmaktadır. Mevsim şartları, kronik hastalıkların mevcudiyeti, yetersiz ve dengesiz beslenme gribal enfeksiyon görülme sıklığındaki artışların en sık nedenidir. Gribal enfeksiyon insanlar arasında özellikle solunum yolu ile bulaşır. Salgınlar şeklinde görülür ve İnfluenza isimli bir virüs neden olur. Halk arasında domuz gribi olarak bilinen gribe ise İnfluenza A virüsünün bir alt türü (H1N1) neden olmaktadır. Ateş, üşüme, titreme, halsizlik, eklem ağrısı, öksürük gibi bulguları mevcuttur. Gribal enfeksiyon; şeker, yüksek tansiyon, romatizmal hastalıklar, kronik bronşit, astım, kalp yetmezliği, karaciğer, böbrek yetmezliği gibi kronik hastalıklar, yaşlı hastalar, gebeler ve kanser gibi savunma sistemi baskılanmış kişileri daha fazla etkilemektedir. Herhangi bir hastalığı olmayan insanlarda gribe yakalanabilir. Fakat yukardaki hastalıklara sahip kişiler gribe karşı daha hassastırlar. Bu kişilerde solunum yetmezliğine bağlı olarak ölüme götürecek kadar ağır sonuçlar oluşturmaktadır. Son günlerde gribal enfeksiyona bağlı olarak hastaneye yatış miktarında ciddi bir artış söz konusudur. Şu anda hastanelerin tüm servis ve yoğun bakım ünitelerinde ciddi miktarda gribal enfeksiyonlara bağlı yatışlar mevcuttur” dedi.
Salgın şeklinde görülen, ölümlere yol açan gribal enfeksiyonlara karşı vücut savunmamızı güçlendirmemiz açısından beslenmenin çok önemli olduğunu kaydeden Doç. Dr. Gündoğan, beslenmeye dikkatin yanında risk altındaki kişilerin salgın dönemlerinde diğer önlemleri de ihmal etmemesi gerektiğini söyledi.
Doç. Dr. Gündoğan, beslenmede dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle özetledi:
“Grip enfeksiyonu esnasında görülen ateşin her bir derece yükselmesi vücuttan yüzde 10 oranında sıvı ve enerji kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle kronik hastalığı olan hastalarda ciddi sıvı kayıpları olmakta, enerji ihtiyacı artmaktadır. Öncelikle bol sıvı alınmalıdır. Vücudu yoracak aşırı yağlı ve hamurlu gıdalardan uzak durulmalıdır. Kronik hastalıklarda, hastalığın tipi, süresi ve kullandığı ilaçlara bağlı olarak ciddi şekilde mineral ve vitamin depoları azalmaktadır. Enfeksiyon esnasında hastaların gıda ihtiyacı artmakta, mevcut olan depoları hızlıca tüketmektedir. Bu nedenle bu hastaların daha fazla vitamin ve mineral desteğine ihtiyaç vardır. Savunma sistemini güçlendiren, B vitamini ve mineraller açısından zengin olan: süt ve süt ürünleri (yoğurt, peynir gibi), sebze yemekleri bolca tüketilmeli. Mevsim meyveleri olan portakal, limon, mandalina, elma, kivi, nar gibi meyveler günlük yenmelidir. Bilinmeli ki bu meyveler antioksidan özelliğe sahiptir ve vücudun savunma sitemini güçlendiren A,C ve E vitamini içermektedirler. Bize sorulan en sık sorulardan birisi doğal bitki çaylarının gribe karşı korunma da etkin olup olmadığıdır? Elbette doğal bitki çaylarından özellikle zencefil (zingiber officinale), zerdeçal (curcumin), kekik (Origanum majorana), kuşburnu (Rosa canina), ada çayı (salvia) gibi içecekler savunma sistemini güçlendirerek gribe karşı vücudumuzu korumaktadır. Doğal beslenelim, gripten korunalım.”