Ağrı, vücutta bir doku hasarı olsun ya da olmasın, vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, kişinin geçmişteki deneyimlerini de içine alan, hoş olmayan subjektif bir duygudur.
Kanser ağrısı nedir?
Ağrı, vücutta bir doku hasarı olsun ya da olmasın, vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, kişinin geçmişteki deneyimlerini de içine alan, hoş olmayan subjektif bir duygudur.
Akut ağrı vücudun bir habercisi ya da acil bir durumun klinik belirtisi olabilirken, kronik ağrı; bir hastalıktır.
Dolayısı ile kişi “Ağrı” ile ilgili ne ifade eder ise doktor bu ifadeye itibar edip, hastaya inanmak zorundadır.
Kanser ağrısı nedir ?
Tanı alan hastalarımızın %90’ında “AĞRI” şikayeti vardır. Hastalarımız tanı aldıktan sonra, once hastalığın varlığını ve ardından tedavisinin ne olacağı konusunda aşırı endişe duydukları için var olan ağrılarını ifade etmekten çekinirler. Ancak ağrı konusunda şikayet ederler ise, tanılarının tedavilerini ya da gidişatını erteleyip ihmal edebileceklerini düşünürler. Bu nedenle “kanserde ağrı tedavisi” hep ihmal edilen bir konudur.
Kanserde Ağrı üç neden ile vardır:
Birincisi var olan kitlenin yarattığı ağrı. (normal dokudan farklı gelişen tümörün yer kapladığı alanda ortaya çıkan ağrı)
İkincisi bu kitlenin dışındaki başka bir yerde, o bölgede bulunduğu noktada sıkıştırdığı sinirler, kaslar ve kemiklere ait ağrı. (örneğin omurga kemiklerine sıçrayann akciğer kanserlerindeki ağrı ya da koltuk altı sinirleri sıkıştıran meme kanserlerindeki ağrı gibi)
Üçüncüsü ise radyoterapi/ kemoterapi/ cerrahi tedavisi sırasında ortaya çıkan ağrıdır. Ne kitle etkisi ne de metastazlara (diğer başka bir organa sıçrayan) bağlı olmaksızın kemoterapi ya da radyoterapi ile ortaya çıkan özel ağrılar. Kitlenin çıkarılması sonrası cerrahi işlemlere bağlı akut ağrı ya da cerrahiden sonra süregenleşen kronik ağrı.
Tedavi en başından sonuna kadar nasıl yapılır?
Kanserde ağrının başlıca bu üç nedeni belirlenerek tedavi planı yapılır.
Tedavide “ağrı basamak tedavisi” uygulanır.
İlaçlar ile tedavi ya da “girişimsel ağrı tedavisi” yöntemleri uygulanır.
Öncelikle ilaçlar ile tedavi yöntemi başlanılır ve hastaların %70-75 bu ilaçlardan fayda görebilir. İalaçların uygulama yolunda ilk tercih: ağızdan kullanılan ilaçlardır. Geri kalan % 25-30 oranında da girişimsel yöntemlerden faydalanırız. Hastalarımızın yakınları belli periyodlarda bize gelir. Tedavinin gidişatını; 1’den 10’a kadar derecelendirme ile yaparız. Bize geldiğinde “10 üzerinden 9 olan ağrısı kaç oldu?” diye sorulur. Amacımız ağrı değerinin 4 ve altına düşmesidir ki günlük “YAŞAM KALİTESİ” devam edebilsin.
Ağrının şiddetine göre, ilaçların dozları ya da çeşitleri değiştirilir. En büyük korku “BAĞIMLILIK” tır. Ağrısı olan hastanın ilaçlara bağımlılığı %99 olmaz. Bu ilaçlar kırmızı ya da yeşil reçeteli ilaçlar olup, ilave antidepresanlar, vitaminler, antiepileptikler de tedaviye dahil edilebilirler.
Girişimsel yöntemlerden en çok epidural yada spinal port pompa sistemleri kullanılır ki, ağızdan alınan ilaç dozları düşürürülür ve hastanın bu ilaçlara bağlı yan etkileri daha da azaltılır (Nadir de olsa; bulantı-kusma, uykuya eğilimde artma, şuur bulanıklı gibi).
Girişimsel yöntemler; kanser ağrısı tedavisinde hedefe yönelik olmaktadır ve hastalıklara gore çeşitlilik göstermektedir. Kanser tanısı alan organın etkilendiği sinirlerin blokaj yöntemleri ile tedavileri (özel ilaçlar ya da radyofrekans termoregülasyon) yapılır. Beraberinde hastalığın tedavisi de devam eder. Hastalarımız ağrı nın kasner tanısında çekilmesi gereken bir süreç olmadığını bilmelidirler.
AĞRI ÇEKMEK KADER DEĞİLDİR!!!!!
Prof Dr Emine Nur Tozan
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Algoloji ABD