“Tuz Masalı”
Son 30-40 yıldır, üç büyük beyaz tehlike diye tuz, şeker ve beyaz un’dan bahsedilmektedir.Bunlardan beyaz şeker ve beyaz un hakkında söylenenler doğrudur, çünkü her ikisinin de doğal özelikleri bozulmuştur ve artık doğal değillerdir. Peygamberimiz “Ya Ali yemekten önce ve yemekten sonra bir miktar tuz seni 70 tür Hastalığa karşı korur” buyurmuştur
Peygamber Efendimiz beyaz un mamullerini kullanmamış ve kullanımını yasaklamış.. Osmanlının son dönemine kadarda Müslümanlar beyaz un mamulleri kullanmamışlardır. Beyaz unda vitamin ve minerallerin bazıları ya tamamen yoktur veya oldukça azdır, çünkü kepekle birlikte en önem lifli kısmı hayvan yemi olarak kullanılır.
Beyaz un:
Kepekli un sağlıklıdır, çünkü buğdaydaki mineral, vitamin, enzim ve amino asitler kabuğundadır. Kepeğin atılması ile birlikte bütün vitamin, mineral, enzim ve aminoasitler de yok olur ve bu nedenle beyaz un besleyici değildir. (geniş bilgi için buğdaya bak.!)
Beyaz un’la beslenen insanlarda sindirim rahatsızlıklar, deri hastalıkları, immün zafiyeti, cinsel güçsüzlük gibi birçok hastalık ortaya çıkar. Çünkü vücutta vitamin, mineral, aminoasit ve enzim yetersizliği ortaya çıkar. Bu vitamin, mineral, enzim ve amino asit yetersizliği haplarla kısa bir süre alınarak karşılanabilir, fakat uzun süre kullanılırsa bağırsaklar tembelleşir.
Bilindiği gibi bağırsaklardaki faydalı bakteriler K ve B12-Vitaminleri gibi karmaşık vitaminler üretirler ki bilindiği gibi bunları lifli besinlerden üretirler. faydalı bakteriler kendileri için ürettikleri bu vitaminlerin çok azını kendileri kullanırlar ve geri kalanı vücut tarafından değerlendirilir. Arılarda bal kendileri için üretirler ama çok azını kendileri tüketirken asil ana kısmını insanlar tüketir.
Beyaz şeker:
Şekerin kullanılması ise çok yenidir. Şekerin doğal, yani birleşiminde vitamin mineral ve enzim içerdiğinden zararı pek yoktur. örneğin eskiden kullanılan Turhal şekeri veya esmer şeker normaldir. Eskiden tatlandırıcı olarak bal ve pekmez kullanılırdı. Şeker pancarından elde edilen şeker İlk zamanlar doğalken sürekli yeni metotların geliştirilmesi ile şimdi beyaz şeker hiç vitamin mineral, enzim ve amino asit içermez ve en önemli kısmı hayvan yemi yapımında kullanılır.
Buda kandaki şekerin aniden yükselmesine sebep olur, çünkü vitamin, mineral, enzim, ve amino asit içermediğinden hızlı geçim olur. şeker kanda yükselirken bu şekeri hücreye taşıyacak olan insulini yeterince salgılanması nedeniyle zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabilir. Bu nedenle doğal şeker kullanılmalıdır.
Tuz nedir?
Tuz sodyum ve klor elementlerinden oluşur ve 1 gram tuzun suda çözülmesi ile 0,6 gramı klor iyonu ve 0,4 gram sodyum iyonu ortaya çıkar. Yetişkin bir insanın vücudunda 100 gram sodyum ve 77 gram klor bulunur. Bu elementler kan, lenf, hücreler, dokular, kemik, kıkırdak ve kirişlerde bulunur. Klor ayrıca mide asidi için gereklidir.
sodyum iyonu vücudun ozmotik (gelişen) yapısında çok önemli rol oynar. Yani hücrelere besleyici maddenin (vitamin, mineral, enzim, amino asit ve glikoz gibi) girişi ve hücrelerdeki artık maddelerin dışarı çıkarılmasında, kısaca transportta rol oynar. Ayrıca sinir ve kaslarda uyarıları iletmede rol oynar. Sodyum-potasyumla birlikte hücrelere giriş ve çıkışları kontrol ederler.
Klor iyonunun yetersizliği kanın pH-Değerinin asitleşmesine buda asi doza sebep olur, asi dozsa çok tehlikeli bir durumdur. Asidiz böbrek zafiyeti, akciğer iltihaplanması, aşırı kusma ve ishale sebep olur. Klor bilindiği gibi şehirlerin su şebekesine katılır, (çünkü klor mikroplan öldürür. Klor aynı şekilde bağırsaklardaki zararlı bakterilere ve bunların ürettiği zehirli gaz ve zehirli alkolleri zararsız hale getirir.
Tuz tansiyonu ne zaman yükseltir, şayet kişi daha önce böbrek iltihaplanması geçirmiş ve bu iltihaplanma kronikleşmişse, bu ağrı vermez. Kişi kronik böbrek ağrılarını unutur, fakat böbrekler kronik iltihaplı olması nedeniyle sodyumlu birleşikleri süzemez.
Böylece kanda sıvı oranı artar ve buda yüksek tansiyona sebep olur. Örneğin sodyum (Na+) ve karbonik asit (HCO3-) birleşerek sodyum hidrojen karbonat (NaHCOS) oluşur ve bu dışarı atılamaz. Yani bu sadece kronik böbrek iltihabı olanlarda olabilir aksi halde tuz yüksek tansiyona sebep olmaz.
Arteryo skleroz: Yüksek tansiyona genellikle arteriyo skleroz (damarların yağlanması, daralması ve sertleşmesi) nedeniyle ortaya çıkar. Buda genellikle aşırı et, peynir, yumurta ve mamullerini yeme, alkol ve sigara içme nedeniyle olur.
Az tuz alındığında sodyum yetersizliği nedeniyle aritmi (kalp ritim bozukluğu), yorgunluk, baş ağrısı ve bayılma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yüksek tansiyona karşı alınan ilaçlar (antihipertensif) üreyi artırır, trigliserid, kolesterol ve şeker metabolizmasını bozar, kan akışını yavaşlatır ve buda yüksek tansiyona sebep olur.
Diyet tuzu: Diyet tuzu adı ile üretilen sodyumsuz yeni tuz: potasyum, magnezyum, kalsiyum ve bir düzine organik asit içermektedir. Potasyum, sodyumun yerini tutmaz ve Ayrıca acı bir tadı vardır. Potasyum besinlerde yeterince mevcut olup ayrıca ekstra almaya gerekte yoktur. Ayrıca ekstra potasyum alındığında sodyumun karşıtı (antigonistik) olduğundan hücrelerdeki transport işlemi de negatif etkilenir. Hücrelere besleyici maddeler girer ve artık maddeler dışarı çıkar ve bu sodyum-potasyum dengesi ile olur.
Denge bozulursa hücrelerdeki artık madde dışarı atılmazsa hücreler cpp hücreye dönüşür. Bilindiği gibi psikolojisi bozuk bazı insanlar evdeki çöpü dışarı atmadığı gibi dışarıdaki çöpü evlerine çekerler ve bu çöp yığını bütün çevreye hastalık yayan mikrop yuvasına dönüşür. iste hücrelerde böyle olabilir ve o zaman kişi hemen kolay hastalanır ve hastalıklardan da kolay kolay kurtulamaz.
Araştırmalar:
1-) New York’tan Prof. Dr. Michael A. Aldermann Amsterdam’da yaptığı konferansta 1400 kişi üzerinde yaptığı araştırmada az tuz alanların, çok tuz alanlara göre% 20 oranında daha çok kalp krizine yakalandıklarını tespit etmişti. (Nhp. 7.2001.1072)
2-) Dünyada en ^ok tuz kullanan millet olarak bilinen Japonların diğer milletlere göre daha sağlıklı ve uzun ömürlü oldukları bilinmektedir.
3-) Prof. Dr. K. Stupe (Kassenarzt 4.1997) az tuz alan yaşlılar üzeride araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar sonucu yaşlılarda konsantrasyon zafiyeti, algılama zafiyeti, hafıza zafiyeti görüldüğünü tespit etmişlerdir. Hatta yaz aylarında yeterince tuz ve su almayanlarda colapsüs (kan dolaşımının durması) sebep olduğunu tespit etmiştir. (Nhp. 7.2001.1072)
4-) Gelişme çağındaki çocukların az tuz alması halinde gelişme anormallikleri, yorgunluk, baş ağrısı, okulda anlamama, zorlanmalarda nefes darlığı, deri hastalıkları ve erken yaşlarda yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara, sebep olur. (Nhp. 7.2001.1072)
5-) Remscheid’dan Prof. Dr. H. Kaulhausen Bayreuth’e eğitim seminerinde hamile bayanların tuz ve su alımını azaltmaları halinde hamilelikleri üzerinde kötü etkilere sebep olabileceğini beyan etmiştir. (NM.10.95.44)
6-) New York’tan Prof. Dr. A. Aldermann ve ekibi 1900 erkek ve 1000 bayan üzerinde 4 yıl süren bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda az tuz alanların çok tuz alanlara göre daha fazla kalp krizi görüldüğünü tespit etmiştir. (GM.7-8.1996.37)
Tecrübelerim:
Larenjit (gırtlak iltihaplanması):
Örneğin oğlum Muhammed Şamil 3 yaşında pseudokrup’a (larenjit, gırtlak İLTİHAPLANMASI) yakalandı ve Frankfurt Üniversitesi çocuk kliniğinde Hastalığa virüsler neden oluyor bakteriler değil, bu nedenle antibiyotikler etki yapmaz sadece tuzlu su ile Enhelesyon yapabiliriz dediler. Bende evde tuzda suda yeterince var o halde çocuğu eve götürebilirim dedim ve çocuğa tuzlu su ile Enhelesyon biraz yardımcı oluyor ve birkaç saat sonra rahatsızlıkları yeniden azıyordu onu özel bir homeopatik ilaçla tedavi ettim.
Norodermatoz:
Besin alerjisi nedeniyle iki dirsek boynunda da kaşıntılı, kabarcıklı, alerjik ekzem (Norodermatoz) oluştu. Tuzun faydalan üzerine okuduklarımı tatbik etmeyi duşundum. Yemekten önce ve sonra bir miktar tuz aldım ve Norodermatoz bir hafta içinde azaldı ve 4 hatta içinde iyileşti. (15.05.05)